Seattle şehrinde her yer yemyeşil.

Çocukların oturduğu Bellevue mahallesinde, evin önünde sincaplar ve tavşanlar oynaşırlar. Dev çam ağaçlarının dallarında kuşlar öter. Kızım Deniz onlar için dallara yemlik asar. Sincaplar yoldan karşıya geçerken araçlar durur yol verir. Tüm mahallelerde doğanın canlılarıyla insanlar arasında ortak bir yaşam vardır.

Haftada bir kez petrol istasyonundaki markete giderim sigara almak için.

Yürüyerek 50 dakika sürer gidiş ve dönüşüm. Yol kenarında evler arasında küçük bir gölette kazlar ve ördekler görürüm yüzen ve ağaçlar arasında yürüyen.

Fazıl Ahmet Aykaç'ın şu şiirini anımsar, fotoğraf çekerken içimden okurum...

'Hele var ki bir tablo

Görse şaşar Anibal.

Ördeklerden bir filo

Bir de kazdan Amiral.'

Evlerin önünde, arkasında çeşitli ağaç türleri vardır küçük ve büyüt boyutlarda..

Ve yaşamak ayrı bir mutluluktur doğanın yeşillikleri arasında.

Memleketimin kentleri geliyor aklıma, beton yığınına çevrilen. Antalya'da Konyaaltı Plajı'nın hemen yanındaki doğal yeşillikler boğuldu gitti.

Ormanlar maden ocaklarına peşkeş çekilirken daha çok yağmur beklenir.

Yeşilin yanında yağmuru da çok olan bir kenttir, 1800'lü yıllarda ilk evlerin yapıldığı Şef Seattle'nin kenti...

1854 yılında Suquamish ve Duwamish Kabilelerinin topraklarını almak isteyen dönemin ABD Başkanı Franklin Pierce'e yazdığı mektubun bir yerinde şöyle der:

'Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Biz bunları belki de vahşi olduğumuz için anlayamıyoruz! Bu dünyanın her parçası benim için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız.'