'Güzelim dünya elveda ve merhaba kainat' diyerek 2008 yılında sessiz ve sitemsiz şekilde hayata veda eden arkadaşım, dostum Saffet Uysal'ı anlatmaya çalışacağım.

Soyadı benzerliğinden dolayı birbirimize 'Emmioğlu' demeye başladık 1980'li yıllarda tanıştığımızda... Antalya Radyosu'nda türkü ve kültür ağırlıklı güzel programlar yapıyordu.

Hastalanıp evinde yatağa bağımlı hale gelmeden iki gün önce Antalya Sanatçılar Derneği'nin (ANSAN) Kalekapısı'ndaki tarihi mekanındaki muhabbetimizde geçmiş ve gelecek günlerden söz etmiştik...

1997 yılında Antalya Temsilciliği'ni yaptığım Dünya Gazetesi'nden emekli olmuştum. Bölge gazetesi Akdeniz Atılım'a kuruculardan Hüseyin Çalık'ın önerisiyle Genel Yayın Müdürü olarak geçtim.

Adı üstünde 'Atılım' idi bölge gazetesinin adı... Mademki başladık, işin mutfağında bizim de bazı atılımlar yapmamız gerekirdi. Manşetlerde, dizi ve köşe yazılarında, söyleşilerde yenilikler yaptık. Antalya TRT'den emekli olan Saffet dostuma da aynen şöyle demiştim:

'Emmioğlu hadi gel sana bir köşe vereyim gazetede. Haftada bir-iki gün yazarsan sevinirim... Emeğinin karşılığını da öderiz. Adını bile düşündüm senin köşenin, 'Türküler ve Öyküler'i beğendin mi?'

Bugün gibi anımsıyorum. Çünkü hem saz çalar hem türkü söyler hem de yaptığı araştırmalarla öykülerini de yazardı türkülerimizin... Önerimi kabul etti ve başladı yazmaya.

Sonra o yazılar kitap olmuş ve bu dünyadan ayrılmadan önce 2005 yılında ilk baskısını yapmış. Çeşitli nedenlerle edinemediğim kitabı sevgili Nuri Erkal ağabeyden aldım ve fotokopisini yaptırdım geçtiğimiz yaz Antalya'da... 'Sevgili Nuri'ye türkü güzelliğinde yeni yazılar ve kitaplar dileğiyle. 1.12.2005' diyerek de imzalamış.

Kitaptaki ilk yazı da Akdeniz Atılım'da Mart 1998'de köşesinde yazdığı Pertev Naili Boratav'la ilgili:

Nasrettin Hoca her ölenin kulağına eğilip 'Yuh olsun sana' dermiş. Bu sözleri yakınında bulunan biri duyarmış. Nasrettin Hoca ölünce o da kulağına eğilip 'Hoca sana da yuh olsun' demiş. Nasrettin Hoca tabuttan başını kaldırıp 'Öldümse elbette bana da yuh olsun' deyivermiş!

Boratav'ın kitabını yazdığı Nasrettin Hoca bu dünyada kalıcı eser bırakanların ölmeyeceklerini, yaşayacaklarını vurgulamak istiyordu kuşkusuz. Sözümü bir gurbet havası dörtlüğüyle bitirmek istiyorum:

'Ne dönersin kahpe felek benim başımda

Gurbet elde can mı verin ben sana

Sağ olur da ben sılama varırsam

Bir can için minnet etmem ben sana.'

Pertev Naili Boratav, bir çift kundurayla bir fesi kaldığını söyleyen Yemen türküsü misali, görünen ve görünmeyen kültür birikimiyle gurbet elde kaldı, Feleğe ve karşısındakilere minnet etmeden.

Aslında 'Alim ölünce alem ölür'... Bilene.

KOCABIÇAK VE TÜRKÜLER

Antalya'da bir etkinlikte sazıyla çalıp söylemişti Kocabıçak türküsünü. İşte öyküsü:

Kocabıçak'ın asıl adı Murat Tuğrul. Antalya Korkuteli Kırkpınar köyünde yaşıyor. Yaşı seksene merdiven dayamış bir genç.

Kırkpınar köyünün ilginç bir özelliği var. Köyün yarısı bektaşi yarısı sünni. Bu farklı yapı hiçbir sorun yaratmıyor, yaratmamakla kalmıyor bir zenginlik olarak algılanıyor.

Kırkpınar'daki caminin minaresini yapan usta minareyi yaparken iki renk kullanmış. Bir gönderme yapar gibi...

Murat Tuğrul çocukluğunda belinde kocaman bir bıçak taşıdığı için lakabı Kocabıçak olarak kalmış. Aşağı Kocabıçak yukarı Kocabıçak derken asıl adı neredeyse unutulmuş gitmiş.

Kocabıçak köye kim gelirse evinde konuk etmeyi kendine iş edinen bir bektaşi. Çok da güzel sesi var. Her gittiğimde türküler söyletiriz kendisine. Ama yaşlılık denen şey sesleri de etkiliyor bir zaman sonra.

Kocabıçak'ın bize sürekli söylediği gurbet havası dörtlükleri vardı. Meğer doğrudan doğruya kendisinin yarattığı dörtlüklermiş.

Gençliğinde Osmankalfalar köyünden bir kız sevmiş. Babası istememiş nedense. Ona yakmış bu dörtlüklerin ilkini. Ve ölünceye kadar da beyninde taşıyacağa benziyor. Sözler şöyle:

Bahçenizden bir gül aldım fidandan

Yar kokuların gitmez oldu bedenden

Ellerim ellerine ay kız değende

Yümedim ellerimi kokun çıkacak diye

Bir taş attım karlı dağın ardına

Vardı düştü nazlı yarin yurduna

Bilmem şu feleğin benim ile kastı ne

Daim güzelleri düşürüyor ardıma.

Anısına selam olsun sevgili dostumun...