Mevsimleri tuhaf yaşayan bir şehir Antalya... Geçişler biraz sıkıntılı; şöyle doya doya bir sonbahar yaşayamadık, tam sıcaklar bitti diye derin bir nefes almışken bir günde yine kış geldi. Trençkotlar yine gardıroplarda kaldı, biz direk montlara geçtik.

Her ne kadar bir sürü eziyeti olsa da karı herkes sever. Özellikle çocuklar bayılır. Hatırlıyorum da çocukken kar yağışı hep gece başlar, sabah bembeyaz bir manzaraya uyanır, hemen televizyonu açar heyecanla okulların tatil edilmesini beklerdik. Tatil haberiyle kendimizi sokağa atıp morarana kadar karda oynardık. Yılın ilk karı her zaman bu kadar değerli olurdu. Bu başka şehirlerin hikayeleri, sahil şeridindeki Antalyalı çocuklar maalesef kara hasret.

Antalya coğrafyasıyla şaşırtan bir şehir, şehir merkezine kar hiç düşmezken yaylalarından kar hiç eksik olmaz. Yani bir taraf kara hasret yaşarken bir taraf da kardan illallah ediyor. Ama yurdum insanı bundan habersiz Antalya’yı deniz, kum ve güneşten ibaret bir şehir sanıyor. Hatta bir kar haberi falan düştüğünde inanamıyor insanlar ve bu şehirle karı bağdaştıramıyorlar. Kar haberinin altındaki yorumları okuyunca açıkçası ben bile ekvatorda falan yaşadığımızı düşünüyorum. O yüzden biraz şehri ve şehir hayatını anlatmak istiyorum.

Antalya 19 ilçeli bir şehir, nüfus ağırlıklı kıyı şeridinde olsa da kıyıyla bağlantısı olmayan yüksek kesimlerde bulunan ilçeleri de var. Yaşayış Yörük kültürünün etkisi altında. İnsanlar havalar ısınınca yaylalarına gidiyor, soğuyunca da merkezlere dönüyorlar. Mesafeler kısa, ilçelerdeki doluluk oranı mevsimine göre değişiyor. Yazın yaylalar çok rağbet görürken kışın kimsecikler kalmaz.

Denizimiz var bunu herkes biliyor ama insanların bilmediği çok kısacık mesafelerle çok büyük yükseltilere çıkıyor olmamız, bizim de çok güzel dağlarımız, çıkmalara doyamadığımız baş döndüren zirvelerimiz var. Başımızı her kaldırdığımızda muhteşem manzaralar sunan Beydağları sınırlarımızdan geçiyor. Hadi bir sır daha vereyim kayak merkezimiz bile var. Hem de merkeze yarım saat uzaklıkta, adı da Saklıkent. Kendinizi bir anda 2500 metrelerde bulabilirsiniz. Hatta ona da çok şaşırıyor insanlar. Çokça haber çıkar hakkında aynı gün içerisinde insanlar hem kayak yapabilir hem de denizine girebilir.

Birkaç gün önce Akseki taraflarında yaşlı bir çift tipiye yakalanarak yollarını kaybetti. Kurtarma ekipleri tarafından kurtarıldılar. Hatta yaşlı teyze iki kuzusuna ve tavuğuna sarılmış halde bulundu. Haber çok konuşuldu ve bir yığın yorum yapıldı. Bu yaşlı çift yaylacı, yayladan evlerine dönmek için yola çıkıyorlar. Karın yağacağını tahmin etmemişler. Yörenin insanı oldukları için bölgeye de hakimler ama tipi kaybolmalarına sebep oldu. Eski insanlar bir başka oluyor, başkası olsa ölmüştü. Tipide enerjinizi korumak için yön bulmakla uğraşmayın hemen güvenliğiniz için sığınacak bir yer arayın ve yardım gelene kadar vücut ısınızı korumaya çalışın, bu en iyi hayatta kalma yöntemidir. Vücut ilk önce uzunları feda eder, o yüzden donma ayak ve el parmaklarında başlayacağı için önceliğiniz buraları sıcak tutmak olmalı. Teyzem de bir ağaç gövdesine sığınarak ve hayvanların vücut ısısından faydalanarak hayatta kalabildi ve ‘Antalya’ya kar mı yağıyor’ sorularını yine gündeme getirdi.

Antalya’nın yüksek kesimlerine her sene kar yağıyor yağmasına da biz hiç kar görmeden, bir kardan adam yapamadan kışı geçiriyoruz. En acısı da sefasını sürmeden cefasına katlanmamız. Yükseklere kar yağar, soğuğunu biz çekeriz. Bu da bir Antalya gerçeği, kara hasret uzaktan izler, soğuğunu sadece hissederiz.