Atatürk, yalnızca bir askeri deha ve devlet adamı değil, Türk milletinin çağdaş, bağımsız ve aydınlık yarınlara ulaşması için önderlik etmiş bir rehberdir. O, bizlere yalnızca bir geçmiş bırakmadı; düşünceleriyle geleceğimizi aydınlatmaya devam eden bir fener oldu.
Atatürk’ün mirası, yalnızca Türkiye'yi değil, tüm dünyayı etkileyen evrensel değerleriyle her geçen gün daha da derinleşiyor. Bağımsızlık, çağdaşlık ve özgür düşünce onun rehberliğinde Türkiye'nin ruhuna işlenmiş bir miras olarak yaşamaya devam ediyor. O'nun “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine dayalı barışçıl yaklaşımı, bugünün dünyasında da anlamını koruyan ve hepimize ilham veren bir evrensel öğüttür.
Her 10 Kasım’da olduğu gibi, O'na olan sevgi ve saygımızı bir dakika durarak, düşüncelerini yeniden hatırlayarak ifade ediyoruz. Ancak bu bir dakikanın ötesinde, Atatürk’ü yaşatmak demek onun fikirlerini, ilke ve devrimlerini daima canlı tutmak, modern ve bağımsız bir Türkiye için çalışmak demektir. O, kalplerimizde bir özgürlük ve ilerleme sevdası olarak sonsuza dek var olacak.
Bu yüzden 10 Kasım, yalnızca bir yas günü değil; aynı zamanda Atatürk’ün ideallerini daha derin bir inanç ve kararlılıkla hatırladığımız bir gündür. Onun “En büyük eserim” dediği Cumhuriyeti koruma ve yüceltme sorumluluğu, her birimize miras kalan en kıymetli görevdir. Atatürk’ü kaybettiğimiz bugün de onu minnet ve özlemle anıyor, izinden hiç ayrılmadan yürümeyi sürdüreceğimize söz veriyoruz.
Atatürk’ü anlamak, onun başlattığı devrimleri ve aydınlanma mücadelesini yalnızca anmakla kalmayıp bu ilkeleri her gün yaşamak ve yaşatmaktır. Onun ideallerine sahip çıkmak, ülkemizi eğitimde, bilimde, sanatta ve tüm alanlarda en ileriye taşımak için özveriyle çalışmak demektir. Bu bilinçle, bizler Atatürk’ün izinden giden nesiller olarak, onun bıraktığı emaneti yaşatmak ve Cumhuriyeti aydınlık yarınlara taşımak için kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bugün, eğitimden bilime, sanattan kadın haklarına, özgürlük ve bağımsızlık ideallerine kadar onun bizlere bıraktığı değerleri yaşatmak, Atatürk’ün bize bıraktığı emanete sahip çıkmanın en güzel yoludur. Onun azmi ve ileri görüşlülüğü, sadece kendi döneminin değil, bugünün ve yarının sorunlarına ışık tutmaya devam ediyor.
Atatürk’ü anarken, onu anlamak ve yolunu takip etmek bizlere düşen bir borçtur. Onun sözleriyle; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Bu cümledeki sarsılmaz inanç, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar var olacağına olan güveni ve halkımıza olan sevgisini bizlere miras bırakıyor.
Her 10 Kasım’da 9:05’te hepimiz saygı duruşunda bulunurken, Atatürk’ü kalbimizde hissediyoruz. Onun düşünceleriyle nefes alıyor, geleceğe bakarken ondan ilham almaya devam ediyoruz. 10 Kasım, sadece bir anma günü değil, daha aydınlık bir Türkiye için yeniden söz verme günüdür. Birlik ve beraberlik içinde, onun açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmaksızın yürümeye devam edeceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık yarınları için her 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken onun ideallerine bağlılığımızı yeniden pekiştirir ve geleceğe dair umudumuzu tazeleriz. Onun açtığı yolda ilerlemek, bize Cumhuriyet’in aydınlık yarınlarına dair güç ve cesaret verir. Atatürk’ün düşünceleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin daha güzel yarınlara ulaşması için her daim yolumuzu aydınlatmaya devam edecek.