Günler, haftalar, aylar nasıl da hızlı geçiyor değil mi ışık hızıyla. Sanki daha dündü(!) haftanın ilk günü, hafta sonunu bulduk bile. Bir şeyler izini bırakıp gidiyor da arkada kalan, geçmişe özlem duyarak geleceği düşlüyor gibi. Amaç felsefe falan yapmak değil elbet, az biraz beyni resetlemek ve günlük repliğimiz olan enflasyona bir çizik atmak.

***

Bugün de böyle olsun. Kimsenin iyisine kötüsüne karışmadan, zülf-i yare dokunmadan. Şöyle ruhu inzivaya çekerek, yaşama dürbünün tersiyle bakmak, hayatın güzel taraflarını görmek misal. Hani derler ya 'bakmak ve görmek farklıdır' diye. İşte öyle, iyi bakmak, güzel görmek, yaşamı kolaylaştırmak. Şu günlerde mevsim geçişi yaşıyoruz. Takvim yaprakları sonbahar dese de yazdan kalma turfanda günler. Başında 'son' olsa bile sonu 'bahar' ile bitmiyor mu?

***

Güz mevsimini günlük güneşlik yaşarken içimizi de dışımızı da ısıtalım o halde. Yaşam koşulları zormuş, fabrika ayarlarımız bozulmuş filan demeden, inadına güzel tarafından bakalım hayata. Mesela diyelim ki enflasyon düşecekmiş, dar gelirli konut sahibi yapılacakmış, işsizlik rakamları düşecekmiş, emeklisi, asgari ücretlisi memnunmuş. Ve dahi ülkede yoksulluk yokmuş ne güzel. Yok, bu konulara da bulaşmak yok. Memlekette her şey güllük gülistanlık!

***

Peki, suya sabuna dokunmadan havadan, sudan söz etmeye devam edelim o zaman. Kime ne zararı olur ki? Güneş halen içimizi ısıtıyor, enerjimizi yükseltiyor ya. Hazan mevsiminin ilk ayı eylül bir başkadır, hüznün diğer adıdır sanki. Doğa bile hüzünlenir öyle değil mi?

***

Ne diyor bilim insanları, “Mevsimler kayıyor” diyor. İyi ya kaysın, o da güzel. Dört mevsimden elimizde kalan iki mevsim olacakmış, yaz ve kış. Olsun, çoğa ne gerek var, hazır aza alışmışken. İnsanoğlu ara mevsimlere güle güle diyecek demek ki. Eee ne ekersen onu biçersin ademoğlu. Sen değil misin dünyanın ekolojik dengesini bozup doğayı alt üst eden? Zaten neye el atsan elinde kalıyor. Ama var ya, şimdi sıra doğanın intikamına gelmiş. Toprağı susuzluktan çatlatmış, güzelim gölleri kurutup çöle döndürmüş, o da karar vermiş dünyayı insanoğluna dar etmeye. Zülf-i yare dedik ama kıyısından köşesinden yine alışkanlıktan vazgeçemedik galiba. Af ola...