Haftanın ilk günü Pazartesi... Oldum bittim sevemedim şu Pazartesi'yi. Neden bilmiyorum bugüne başlarken ta sabahtan basıyor efkar, gün boyu devam. Hele ki şimdilerde, herkes geride kalan seneleri sayıklar olmuş, makulü kaybetmiş. Kayganlaşan ekonomi, gelmekte olan yeni vergiler, çığırından çıkan işsizlik, patlayan kredi kartları, tükenen alım gücü… Velhasıl-ı kelam, yurdum insanı borç kıskacında, borçlar faiz kıskacında. Eh hal böyle olunca da efkar dağılmıyor!

***

Peki, yok mu bu abuk sisteme bir çözüm? Televizyon ana haber bültenlerinde siyasiler, sürekli olarak memleket meselelerini konuşup anlatıyor. Ana başlıklar ise bu saydıklarımız. Haberleri izlesen bir türlü, izlemesen başka türlü. Memlekette ne olup bittiğini öğrenmek istiyor, açıyorsun televizyonu geçiyorsun karşısına. Başlıyor haberler, dinledikçe kalp atışların hızlanıyor, nabzın yükseliyor. Allah muhafaza kalp krizi yamacında.

***

Muhalefeti başka telden, iktidarı başka telden çalıp söylüyor. Haydi dinleyelim. 'Genç işsizlik, Cumhuriyet tarihinin rekorunu ayni yıl ikinci kez kırdı. Genç işsizler arasında iş bulma süresi bir yıldan uzun sürüyor. Uzun süreli işsiz genç sayısı, bilmem kaç milyona katladı. İstihdam kaybı olmayan tek bir sektör yok. Çalışma yaşıma gelen vatandaşların beşte biri işsiz’... İşte durum tam da buymuş. Genç nüfusa sahip olan ülkemizde, işsizlik oranı tarihi zirvelere tırmanmış. Oysa onların hayalleri, büyük şehirlerde büyük işler yapmaktı da!

***

Ama tersine göç başlamış. Büyük kentten memlekete dönüş. Yani memleketinden aş, iş için büyük şehirlere göç edenler, enflasyona yenik düşünce tası tarağı toplamış umutlarla geldiği kentten ayrılıp, baba ocağına yola çıkılmış. İşsizliği dibine kadar yaşayıp umutlarını tüketen milyonlar. Onlara umut verecek, yüzlerini bir parça güldürecek, dertlerine çare bulacak, çözüm üretecek sistem var mı? Varsa ne? Alın işte emeği ile geçinmek zorunda kalanların içinde bulunduğu durum.

***

Ve de hizmet sektörü... Borçlara yenik düşüp kepengini bir indirip bir kaldıran esnaf. Onlarla ilgili pek çok şey vaat edildi, açıklandı, söylendi ama verilen destekler yeterli oldu mu? Kazanamayan esnaf, vergi yükünün altında ezildi. Bağkur’u, stopajı, primi, vergisi algısı derken, borç harç içerisine batıp kredi kartlarını patlattı. Görünen bu, yaşanan da bu. İyi de çözüm ne? Yıl bitti bitiyor, koca bir yılı ah ile vah ile geçirdik. De, 2025'ten umut var mı ne dersiniz? İyi haftalar dileğiyle…