Yazar olmak zor iş.
Yazdığınla herkesi mutlu etmem mümkün değil.
Mutlaka yazına bir eleştiri gelir.
Ben eleştiriler geldiğinde bu eleştiri olumlu da olsa olumsuzda olsa seviniyorum.
Eğer birileri yazımı eleştiriyorsa Demek ki doğru yoldayım. Demek ki yazımın okunacak yanı var ve eleştiriliyor diye düşünürüm.
Ağırlıklı olarak turizm yazıları yazıyorum.
Bir yazar olarak en kolayı bardağın boş tarafını görerek sürekli eleştirilerde bulunmak.
Her zaman durumun vahametinden bahsederek kara tablo çizmek yazıyı okutuyor.
‘’Turizmin en kötü yılı’’, Turizmciler perişan, batan batana’’, ‘’Turizmde bu yıl yüzde 50 turist azalması bekleniyor’’ gibi yazılar herkesin bildiği ama yazılarda da herkesin görmeyi beklediği söylemlerdir.
Böyle yazılar yazıldığında herkes doğru söylediğimizi, doğru gözlem yazdığımızı belirtiyor.
Mutlaka var olan durumu ortaya koymak, çözüm önerilerini sunmak görevimiz.
Buna diyeceğimiz bir şey yok ama her zaman bardağın boş tarafını yazmak ne kadar doğru?
Benim yazdığım bir çok yazı gerek Rusya’da gerek se başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde yayınlanan turizm sitelerinde yer buldu.
Yani bu yazıları sadece Türkiye’deki okuyucular değil yurt dışındaki yabancı okuyucular da okuyabiliyor.
Bu yılın başında Rusya ile yaşanan sorunlar nedeniyle yazılarımızla ‘’Rus turist bu yıl gelmeyecek’’ gibi yazılar yer aldı.
Avrupa basınında ise Türkiye yönelik çok olumsuz yazılar yer buldu.
Bu tip yazılar hem Rusları hem de diğer ülkelerde okuyanları ister istemez olumsuz etkiledi.
Rusların Türkiye’ye tatil için gelmeyişleri Avrupalı turistlerde başka bir beklentiye yol açtı.
Avrupalıda ‘’Türkiye’de oteller boşaldı o zaman niye daha fazla ödeyelim. Oteller fiyatlarını düşürsünler’’ beklentisi oluştu.
Avrupalının dediği gibi de oldu. Yüzde 50’lere yaklaşan indirimler oldu. Ama bu bile çok sayıda tatilciye yetmedi. Daha fazla indirim beklentisi içine girildi.
Sonuç olarak o beklenti içine giren çok sayıda Avrupalı turistte bu yıl gelmedi veya gelemedi.
Rusya’da başlayan olumsuzluk Avrupa’ya da sıçradı. Olan Türk turizmine oldu. Bu yıl turizmde yüzde 50’ye yakın bir gerileme yaşanıyor.
Sürekli turizmin kötü oluşundan, turizmin yok oluşundan bahsetmek acaba kime hizmet ediyor? Bunu iyi irdelemek lazım.
Biz Türkler ‘’Hep olumsuz düşünürsen her şey olumsuz olur’’ deriz.
Bu doğru bir söz. Mutlaka gerçek durumumuzu bilmemiz, ona göre tedbirler almamız gerek. Bizim turizmde yaşadığımız olumsuzlukları hemen hemen her ülke bilir. Ama bunu bütün dünyaya biz bağırarak duyurursak durum daha da vahim hale gelir. Tıpkı bu yıl olduğu gibi.
Ben Anadolu Ajansı’nda çalıştığım dönemde Körfez Savaşından sonra Antalya’da çok sayıda patlama oldu. Biz Antalya basını bu patlamaları ‘’Turizm zarar görmesin diye’’ gaz, tüp, klima, parfüm patlaması olarak yazdık. Yabancı basın bunun gerçek olmadığını bildiği halde Türk basınında olumsuz haberler çıkmadığı için aleyhimize yazamadı.
Bu yıl durum biraz daha farklıydı. Sınırımızdaki savaş ve ülkemizde yaşanan canlı bomba eylemleri ile yitirilen yüzlerce can sadece bizde değil tüm dünyada yankı buldu. Bu da turizmin daha da kötüye gitmesine neden oldu.
Bu nedenle bu yıl yaşanan krizi maalesef iyi yönetemedik veya yaşananları gizleyemedik.
Her kes gerçeği görmeli. Sadece olumsuzluklar üzerine yapılan yayınlar ne turizmciye ne de Türk turizmine bir yarar sağlamaz. Tam tersine herkesin durumu daha da kötü algılamasına katkı yapar.
Türk turizminin gelişmesine sadece turizmcilerin değil tüm Türk halkının ihtiyacı var.