Lüzumlu, lüzumsuz o kadar şeyle haşır neşir olunuyor ve yaşam mücadelesi veriliyor ki ses soluk çıkmaz olmuş. Millete derviş bilgeliği gelmiş adeta. Oysa vatandaşlık dersine hızlandırılmış türden çalışıyor, dinlememiz gerekenleri can kulağı ile dinliyor, sabretmeyi yaşam tarzı haline getiriyor ve yapmamız gerekenleri harfiyen yerine getiriyoruz ama olmuyor işte, olamıyor. Peki, iyimser olmalı mı? Evet olalım, onu da kaybetmeyelim zira bir o kaldı elimizde.

***

Sırada yine emekliler var. Ankara'nın, yılsonu itibariyle emekli yaşının arttırılması gibi bir çalışması olduğu iddia ediliyor ya. Yapılan çalışmaya göre, 58 ve 60 olan emeklilik yaşının 60-65'e yükseltileceği gündemde. Önceki gün, emeklilik yaşı ile ilgili haber izlerken bir siyasetçinin 'Avrupa ülkelerinde emeklilik yaşı 70' şeklinde savunma mealinde açıklamaları dikkatimi çekmişti. Acaba dedim kendi kendime, 'emsal mi gösteriliyor', ufak ufak kamuoyu mu yoklanıyor? Aklıma bir kurt düştü. İster misiniz emekli yaşı 70’e yükselsin?

***

Şimdi konu nereye geliyor, eğitim ekonomisine. Hani şu bütçeyi zorlayan eğitim ekonomisine, eh okulların açılmasına bir hafta gibi kısa bir süre kalırken velilerin alışveriş telaşı da hızlanmıştır. Misal, bir ilkokul öğrencisinin çantası kaç liraya doluyor acaba, yani maliyeti nedir? Bunun forması, beslenme çantası falan derken… Ve üniversiteliler, onların derdi yarınlar değil bugünler! KYK bursları 2 bin liraya çıkarılacakmış. İyi de bunun yurdu var, kirası var, faturası var ve de gıda meselesi var. Sabit gelirli velilerin de aldığı malum ücret meselesi var. Peki öğrencilerin barınma sorunu aşılır mı? Acaba yeni dönemde üniversite öğrencilerini neler bekliyor?

***

Ve de giderek derinleşen hayat pahalılığı. Halkın enflasyonu başka, piyasanın enflasyonu başka... Aslına bakarsanız vatandaş enflasyonun düşeceğine de pek inanmıyor gibi. Buyurun çarşı pazara. Halk pazarlarında bir yemeklik etiket dönemi başlamış. Ben de bunu Cumartesi Pazarı'nda gördüm. Acaba bir yemeklik yarım kilo da, iki yemeklik bir kilo mu diye düşündüm. Öyle değilmiş efendim, esnafın sivri zekasının mahsulü imiş. Esnaf, fiyat etiketi vatandaşı ürkütmesin diye çareyi kilogram fiyatını yazmayarak bulmuş. İnce zeka. Hele bir müşteri tezgaha gelsin de ötesi kolay gibisinden. Zaten alışverişler, kilo hesabından tane hesabına çoktan geriledi. Dahası, alışverişler eskiden olduğu gibi haftalık değil, günlük yapılır oldu. Demek ki millet, yaşam mücadelesiyle haşır neşir olurken, sesler de cılız çıkmaya başlamış. O zaman size iyi haftalar dileyelim.