Kadın Voleybol Milli Takımımız, uluslararası arenada elde ettiği büyük başarılarla gurur kaynağımız oldu. Ancak son dönemde yaşanan bir olay, toplumun ve medyanın dikkatini çekti. Takımımızın, bu başarılarına rağmen tarifeli bir uçakla vatanlarına dönmesi, hem kamuoyunda hem de medyada geniş bir tartışma yarattı. Bu tartışma, kadın sporculara ve toplumun genel olarak kadınlara bakış açısını yansıtması açısından oldukça önemli.
Erkek Futbol Milli Takımı, aynı durumda olsaydı nasıl dönerdi? Bu soru, geçen haftadan beri en çok tartışılan konuların başında geliyor. Bu tartışma, cinsiyet eşitliği konusundaki hassasiyetimizi ve toplumun kadın ve erkek sporculara yönelik farklı yaklaşımlarını gözler önüne seriyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizlik, sporda sadece bir örnek olarak değil, maalesef toplumun her alanında görülüyor.
Kadınlar, toplumun her fırsatta bastırmaya çalıştığı bir potansiyele sahipken erkek hegemonyasının bu kadar köklü bir şekilde yerleşmiş olması, kadınların özgürlüğünün bir tehdit olarak görülmesine ve kadınların her yerden köşeye sıkıştırılmasına neden oluyor. Bu durum, ne yazık ki toplumumuzun genel bir sorunu olarak karşımıza çıkıyor ve bu sorunun üstesinden gelmek için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Kadınlar için çabasız, mücadelesiz, tehlikesiz, huzurlu geçen tek bir gün yok maalesef.
Ülke genelinde ve dünya çapında kadına yönelik şiddet haberlerinin hala sıklıkla karşımıza çıkması, 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde bile kadınların güvende olma beklentisinin ne kadar eksik olduğunu gösterirken aslında erkeklerin gelişmemişliğinin, korkaklığının, özgüvensizliğinin boyutunu da gözler önüne seriyor. Kadınlara karşı bu kadar korku duyulması ve erkek egemen toplumların kadınların özgürlüğünü tehdit olarak görmesi, maalesef bu çağda düzeltilmesi gereken sorunların başında geliyor. Bu konuda toplum olarak daha fazla bilinçlenmeli ve cesurca adımlar atmalıyız.
Dine dayalı yönetim biçimi olan teokrasiyle yönetilen ancak içindeki insanların huzurla ve kalplerindeki dinginlikle yaşadığı tek bir ülke aklıma gelmiyor. Bu nedenle laik ve demokratik bir şekilde yönetilen Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kadın olarak sonsuz minnetle anıyorum. Atatürk'ün, kadınların toplumda daha fazla yer alması ve eşit haklara sahip olmaları için yaptığı reformların ne kadar önemli ve değerli olduğu bugün daha da iyi anlaşılıyor. Keşke mücadelemiz bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, refah düzeyindeki artış gibi konulara yönelik olsaydı ve enerjimizi sadece bu konulara harcayabilseydik ama erkek tahakkümü buna da izin vermiyor. Bu nedenle kadınların toplumun her alanında eşit bir şekilde temsil edildiği bir Türkiye için mücadeleye devam etmeliyiz ve devam etmek zorundayız. 
Kadın Voleybol Milli Takımımızın uluslararası alandaki başarıları, sadece sporun değil, toplumun genel olarak kadınlara bakış açısını da şekillendirmeli ve kadın sporcularımızın yetenekleri ve azimleri, herkese ilham kaynağı olmalıdır. Onların başarıları, toplumda kadınların potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor, belki de hazımsızlığın en büyük sebebi budur.
Erkek Futbol Milli Takımının aynı durumda olsaydı nasıl döneceği konusu, cinsiyet eşitliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha acıyla hatırlatıyor. Sporda veya herhangi bir alanda kadınlar ve erkekler, aynı haklara sahip olmalı ve aynı fırsatlara erişim sağlamalı ve bu ayrımcılık derhal son bulmalıdır.
Kadınlarımızın potansiyeli, toplumumuzun her alanında daha fazla tanınırken aynı oranda değer görmelidir. Kadınlara yönelik şiddetin son bulması ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması için hepimiz üzerimize düşen sorumluluğu tereddütsüz yerine getirmeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına sahip çıkarak kadınların özgürlüğünü ve haklarını koruyarak daha adil bir toplumun temellerini atmaya devam etmeliyiz.