Fethiye’den başladığımız Likya maceramız etap etap bitiş noktasına doğru ilerliyor ve artık parkurlar evimize çok yakın. Likya Yolu’nun her etabı ayrı güzel olsa da yayla parkurları favori parkurlarım haline geldi.

Bayram tatilini fırsat bilip kaldığımız yerden Yayla Kuzdere’den, bizim dışımızda gelişen şartlar nedeniyle sabah saat 10.00 gibi parkura başlayabildik. İlk defa bir parkura inişle başladık ve zamandaki kaybımızı telafi etmiş olduk. Uzun bir süre orman yolunda yürüdük.

Baharla birlikte doğada canlanmış mis gibi kokular eşliğinde tabi polenleri saymazsak, sapsarı çiçekler arasından Gedelme’ye ulaştık.

Whatsapp Image 2024 04 19 At 16.58.05 (1)

Bizi, burada Gedelme Kalesi ve devasa çınar ağaçları karşıladı. Kaleye çıkmak yerine çınar ağaçlarıyla vakit geçirdik hatta bir tanesi vardı ki onunla vedalaşmamız uzun sürdü. Anıt ağacının yaş kısmında elle yazılmış 1200 rakamını gördük. Gövdesinde kocaman, hatta rahatlıkla çadır kurabileceğiniz muhtemelen yıldırımlardan kaynaklanan bir oyuntu vardı, buna rağmen dimdik ayaktaydı.

Whatsapp Image 2024 04 19 At 16.58.06

Bulunduğumuz yerden cami minaresini takip ederek camiye ulaştık ve yemek molası verdik. Gedelme; Yukarı Beycik ve Yayla Kuzdere’ye oldukça benziyor. Sessiz ve sakin yaylalar. Gran Fondo Kemer Bisiklet Yarışları’nın uzun parkuru da Gedelme’den geçiyor. Hatta antrenman yapan bisikletçiler gördük. Caminin yukarısından patikaya girince, asıl parkur bizim için başlamış oldu. Meşeçukuru’na kadar çıkışlar ve inişler mevcut. Bu parkura damgasını vuran da hiç şüphesiz kaplumbağalar oldu. Her yürüyüşümde en az bir tane kaplumbağa görürdüm ama bu parkurda onlar da baharı kutlar gibi kendilerini dışarı atmışlardı. Tek sıkıntı onlar da polenlerden nasibini alıp tamamen kamufle olmuşlardı. Birkaç tanesinin üzerine basmaktan son anda kurtuldum. Herhalde biz de üç- beş gün oralarda kalsak polenler bizi de görünmez kılacaktı.

Whatsapp Image 2024 04 19 At 16.58.05

Meşeçukuru yemyeşil, bol papatyalı bir düzlük, burnumda halen o papatya kokusu, ara ara ağaçlar ve her ağacın altında yürüyüşçüler vardı. Güzel bir dinlenme ve kamp alanı bulunuyordu. Düzlükte koyunlar otluyordu. Sanki bir doğa portresinin içindeymişiz gibi ilk defa bir çiçek, bir kelebek görüyormuşçasına, bir kaplumbağa hızında ilerliyorduk. Sakinlik, açık bir gökyüzü ve baharın renkleri sarhoşluk etkisi yarattı. Tamamlanacak, varılacak bir yolumuz yokmuşçasına takıldık. Burada da uzun bir mola verip ortamın tadını çıkardık. Sonrasında Nadir kaptanın yerine kadar dere yataklarından, dik patikalardan geçtik ama gözümüz gönlümüz o kadar doymuştu ki yol bizi yormadı. Nadir kaptanın yeri kendisi vefat ettiği ve eşinin de sağlık durumlarından dolayı her zaman açık değil.  Öncesinde arayıp açtırmanız gerekiyor. Haliyle biraz bakımsız kalmış bir kamp alanı ama işimizi gördü. Genel olarak parkur her ne kadar zor olarak geçse de Yayla Kuzdere- Gedelme arası iniş ve ağırlıklı orman yolu olduğu için bizi yormadı. Su sorunu yaşamadık. Fazlasıyla görsel bir parkurdu. Belki de o yüzden çok yorulmadık. Dik çıkışlar vardı ama kısa kısa çıkışlar, birkaç işaret sorunu yaşadık ama navigasyon sağolsun.  Yol boyunca çokça yabancı yürüyüşçüyle karşılaştık. Yine parkuru tersten yürüyorlardı.

Whatsapp Image 2024 04 19 At 16.58.05 (2)