Hatırlamak mı affetmek mi daha yük insana? Bana kalırsa unutalım ama affetmeyelim. Herkes her şeyi bilerek, isteyerek yapıyor sonuçta. Böyle düşünmek hayatın çetin gerçeklerine dair derin bir çatlak açıyor benim gözümde. Kimi zaman insanoğlu, kendi menfaatleri uğruna bilinçli bir şekilde adım atıyor, gözleriyle yalan söylüyor. Bu dünyada herkes kendi hesabına kitap tutuyor, kimisi kandırıyor, kimisi kandırılıyor.

Affetmek mi, unutmak mı? İkisi birbirinden bağımsız, bir o kadar da birbirine bağlı kavramlar. Ancak affetmemek, insanın içindeki adalet mekanizmasını korumak, sınırlarını belirlemek demek.

Herkesin karşısındakinin gözleri içine baka baka yanlışlar yaptığı bu dünyada, güvenin önemi büyük. Ancak ne yazık ki güveni sarsan olaylarla karşılaştığımızda, içimizde oluşan çatlakları kapatmak zor olabiliyor. İşte tam da bu noktada, “unutalım ama affetmeyelim” demek, geçmişi unutmaya çalışırken bir yandan da kendi içimizdeki huzursuzluğa karşı direnmek anlamına geliyor.

Tabii ki herkesin bir hikayesi var, herkesin yaptığı bir sebep taşıyor. Ancak bu yapılanların haklı olduğu anlamına gelmiyor. Kimi insanlar, bilerek ve isteyerek zarar verirken kimi insanlar da kendi karanlık köşelerinde kaybolmuş, yönlendikleri bir akıntının kurbanı olmuş olabiliyorlar. Bu noktada, anlamakla affetmek arasındaki ince çizgiyi görmek oldukça önemli.

Belki de unutmak, yaşananları bir kenara bırakıp hayata devam etmek adına atılan ilk adımdır. Unutmak omuzlarımızdaki yükü artık bir kenara bırakıp yola devam etmek demek. Ancak affetmemek, insanın kendine olan saygısını ve değerini koruması, ahlaki sınırlarını belirlemesi adına önemli bir durumdur. Herkesin kendine göre bir çıkış yolu, bir yol haritası var. Belki de unutmak ve affetmemek, bu haritanın iki farklı rotasıdır.

Belki de unutmak, en çok da kendimizi özgür bırakmaktır.