* * *
Oysa kadın medeniyet, uygarlık değil midir? Toplumun olmazsa olmazı mihenk taşı değil midir? Yılın sadece bir günü onları hatırlamak, onların aile ve toplum üzerindeki değerlerini ön plana çıkarmakla onların hak ettiği kazanımlar ödenmiş mi oluyor. Kadın haklarını insan haklarından ayrı tutmak mümkün mü? Neden kadınların toplumun her alanında özgür ve aktif olarak görev almalarına fırsat verilmiyor?
* * *
Sosyal statüsünü yükselten, entelektüel ve eğitimli kentli kadınlarımız, toplumun şanslı kesimini oluştursa da toplumun diğer alanlarında hak ettikleri aktif kazanımları alabiliyor mu? Kırsal kesimde yaşayan kadınlarımız ise ataerkil aile düzeninin kıskacı altında. Tarlada elinde orak, kaderi biçerken!
* * *
Olması gereken kadın ve erkeğin toplumda eşit haklara sahip olmasıdır. Peki uygulamada böyle mi? Hayır. Uygulama eksik, çünkü niyet yok. Zaten de yoktu. İş dünyasında kadınların sınırlı sayıda temsil edildiği, çalışma hayatında ise, kadın istihdam sayısının ne kadar cüce kaldığı çok açık görülüyor. Girişimci olmak isteyen kadına ilk engel, hemen en yakın çevresinden geliyor. Ve kadının önüne aşılması zor bariyerler konuluyor. Toplumun ataerkil yapısına göre kadının yeri evidir. Evde oturup, yemek yapmak çocuk büyütmek, yaşlılara bakmaktır. Ne oluyor; kadın iş yaşamından kopuyor, koparılıyor. İşte yine kadına kırmızı kart.
* * *
Oysa kadınların şartları, koşulları düzeltilse pek çoğu çalışma hayatına geri döner ve hem ekonomiye katkı verir, hem de özgüveni yükselir, sosyalleşir. Ve de kadın para kazanırsa ailede de toplumda da söz sahibi olur. Sosyal izolasyon kadının kaderi olmamalı. Ama onun adı kadın.
Onların cesarete, desteğe ve de rol modellere ihtiyacı var.