Ülkemizde, hayatımızda nitelikli tartışmalara pek rastlanmaz oldu uzun süredir ‘Tartışma’ deyince arbede anlaşılıyor. Taraflar birbirine girişiyor, altta kalanın canı çıkıyor resmen. İktidarın yarattığı bir iklim bu… Herkesi birbirine düşmanlaştırarak, kamplara bölerek ülkeyi yönetmek son dönemin alametifarikası… Günlük siyasetin, ham politikanın, ilkel yorumların, sağcılığın, solculuğun, şunun, bunun dışında bir tartışmayla karşılaşınca insan keyifle izliyor. Böyle bir tartışmaya tanık oldum geçenlerde. Antalyalı eğitimci, Türkolog Muharrem Yellice ile MHP’nin kadın kolları eski il başkanı Zerrin Ekebil arasındaydı bu tartışma. Zerrin Ekebil, daha sonra İYİ Parti’ye geçti mi, bilmiyorum; ama MHP’yle artık bir mesaisi yok.

DA VİNCİ’NİN ŞİFRESİ GİBİ BİR DİL

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı’nın “Bazı ahmaklar Osmanlıca grameri yazıyor. Osmanlıca diye bir şey yok” sözlerine karşılık veren Muharrem Yellice, “Bir adam bu kadar ahmak olabilir” diye tepki gösterdi. İlber Ortaylı’ya katıldığını söyleyen Ekebil ise, “Oradan buradan toplama kelimelerle bir dil yaratılır mı? Halkın anlamadığı, ancak saray ve çevresinin kendi aralarında konuşmaya çalıştığı şey. Da Vinci’nin şifreleri gibi. Dili millet yaratır. Osmanlı bir millet olmadığına göre dili olamaz. Zaten bu yüzden yazılı tarihimiz eksik. En kötüsü de Türkçemizin gelişmesine zarar vermiş olması. Osmanlı Türkçe konuşsaydı bugün her şey daha farklı olurdu. Dilimiz ve dolayısıyla kültürümüz bu kadar melez hale gelmezdi” diyor.

‘ORTAYLI HER ŞEYE MAYDANOZ’

Ortaylı’nın ‘her şeye maydanoz’ olduğunda ısrar eden Yellice de, “Türkoloji ayrı bir bilim dalı ve zor. Türkiye insanı bilmeden, üstat bellediği insanın çaldığı davul arkasında saf tutar. İlme, bilime saygısı yoktur. Osmanlıca, Osmanlı Türkçesidir. Grameri, fonetik yapısı ve estetiği olan saray ve bürokrasi dilidir. Osmanlıca yok demek? Bu tamamen ahmaklık… Ciddi gramer yapısı vardır. Osmanlıca Esperanto bir dildir” düşüncesinde. Ekebil’in yanıtı ise şöyle: “Halkın kullanmadığı bir dil, dil olamaz. . Sarayın halktan bilhassa ayrışmak için kullandığı şey, ancak bir şifreler dizilişi olabilir. Belki doğru olan çok basittir, neden hep karmaşık olmak zorunda. İmtiyaz çok sevilir bu topraklarda. Halkı cahil bırakmadan saygı görmeyi öğrenemedi aydınlarımız”.

TEKNOLOJİ YOKSA DİL GELİŞMEZ

Tartışmanın en dikkat çekici yeri ise bundan sonra geliyor. Bir itiraf niteliğinde bu sözler. “Bu arada kendi adıma söylemek isterim ki; vaktiyle bir Türkçe fanatiği iken, şu anda hiç aldırış etmez oldum” diyor Zerrin Ekebil. Sonra şöyle devam ediyor: “Çünkü teknoloji çağında bir üretiminiz yoksa, üretenlerin dil istilasından kaçmak mümkün değil. Dilimiz hızlı bir evrim geçiriyor. Gençler teknolojiye hızla ayak uydururken, yerine kullanacakları kelimeleri bulamıyor ve dünya ile etkileşime giremiyorlar. Dünya hızla gelişir ve hızlanırken, uzun uzun sıfat tamlamaları, isim tamlamaları hiç kullanışlı olmuyor. Dile sahip çıkmak, ancak teknolojik gelişimle mümkün. Kanaatimce dilimize Arapça, Farsçadan geçen kelimeler zaten kendiliğinden ayıklanacaktır. Çünkü bu ülkeler teknolojiyi üreten değil, parasıyla kullanan ülkeler. Bizim kuşak da gidince bu tartışmalar biter; çalışan, üreten kazanır”. Nokta.

 Çiller’in partisine il başkanı

Eski başbakanlardan Tansu Çiller’in kurduğu Merkez Sağ Parti Antalya’da da örgütleniyor. Yeni partinin Antalya il başkanlığına Gülay Erdoğan’ın atandığı açıklandı. Atama haberinin hemen ardında da, 1 Eylül’de il kongresinin yapılacağı duyuruldu. İl kongresi, Yenigün Mahallesi Kızılırmak Caddesi üzerindeki Alpek Plaza’nın toplantı salonunda yapılacakmış. Belki ilgilenen olur diye duyurayım dedim.