Konyaaltı Belediyesi geçen ayın işçi maaşlarının daha yarısını ödeyememişken, bu ayın maaşları da geldi. Yeni yönetim 8 aydır koltukta, ama hala bir düzelme yok. Düzelme olmadığı gibi, göreve gelir gelmez işçi kıyımıyla işe başlayan ekip, aynı hızla devam ediyor. Taşeron işçilerden sonra, şimdi de sıra kadrolu işçilere geldi. 63 kadrolu belediye işçisi topun ağzında. Üstelik bunlar aday gösterilmeyen eski belediye başkanı Semih Esen’in son dakikada işe aldığı personel de değil. Çoğu 10- 15 yıllık belediye çalışanı. Tamamı Belediye-İş üyesi… Yani sendikalı. Daha da ötesi; yüzde 70’i CHP’li… ‘İşçi düşmanı’ denilince kimsenin yüzü kızarmıyor artık. Belki “CHP’li belediye CHP’lileri işten atıyor” deyince en azından birileri hoplar diye umuyorum.

İŞÇİYİ SAHTEKAR GÖREN İDARE
İşten çıkarma senaryosunun nasıl başladığını anlatalım da, mevzu daha iyi anlaşılsın. Semih Esen’in son 3 ayında kadroya geçirilen 63 belediye işçisiyle ilgili CİMER’e bir şikayet yapılmış. Güya bu işçiler, MEB onaylı belge getirmeleri gerekirken, üniversite onaylı belge getirmişler. Sanki üniversite, eğitim kurumu değil de, bilardo federasyonu. Her neyse, biz mevzumuza dönelim… CİMER’e yapılan bu şikayet belediyeye bildirilince yönetim hemen araştırma yapıp, ‘resmi evrakta sahtecilik’ suçunu saptamış. Burayı es geçmeyin, dikkat edin, ‘resmi evrakta sahtecilik’. Kim yapmış bu sahtekarlığı? Yüzde 70’i CHP’li olan belediye işçileri… Hatta içlerinden bir tanesi savcı çocuğu… Koskoca savcının çocuğu bile sahtekarlık yapmış. Yersen!

ÖNCE EMEĞİN HAKKINI ÖDEYİN
Konyaaltı belediye yönetimini tebrik ediyorum. CHP’lilerin sahtekar olduğunu böylece kayıt altına almış oldu. İşten atılacaklar içinde ‘ünlü CHP’li’ Abdullah Kıldan’ın oğlu Mehmet Akif Kıldan da var mesela. Vay sahtekar vay! Bu işin şakası tabii… Hatta işten atılmanın dalga geçilecek, eğlenilecek hiçbir yanı yok. En kötüsü de işçi düşmanlığı… Solculuk denilince mangalda kül bırakmayanların işçi kıyımıyla işe başlaması, böyle anılması daha da vahim. Tarihe bu şekilde geçecekler. Hele ki işçilere maaş ödemeyip, emeğin hakkını yiyip villalarda oturmak beterin de beteri. Artık umurlarında mıdır bilmem; ama biz yine de hatırlatalım.

CİMER’E ŞİKAYET SENARYOSU
Bu CİMER şikayetinin belediye yönetimi tarafından yapıldığına eminim. Eğer bir tezgah, bir kumpas değilse, ben de hiçbir şey bilmiyorum. Oysaki ‘devlette devamlılık esastır’ diye biliriz. Kim kadro vermiş bu 63 kişiye? Konyaaltı Belediyesi vermiş. MEB onaylı belge yerine, üniversiteden alınan belgeleri kim kabul etmiş? Konyaaltı Belediyesi kabul etmiş. Niye kabul etmiş o zaman? Eğer bir sahtecilik, bir sahtekarlık varsa, bunu yapan Konyaaltı Belediyesi. Yapılan bu işlemlerin altında imzası olan amir tayfasına, şef tayfasına, müdür tayfasına hesap sormak yerine, işçinin ekmeğiyle oynamak bir suç. Gerçek suç da bu zaten…

‘SONUNA KADAR DİRENECEĞİZ’
Belediye-İş Sendikası, “Sonuna kadar direneceğiz” diyor. İşçiler daha önce Hayat Park’ın girişine çadır kurmuştu. Eğer yönetim bu yanlıştan dönmezse şimdi de belediye binasının önüne çadır kurulacak gibi görünüyor. Sendika temsilcileri böyle söylüyor. Görüşmeler sürüyor. Muhtemelen de geri adım atılır. Geri adım atılsın ya da atılmasın, o başka bir konu. Asıl konuşmamız gereken işçiye, emekçiye karşı bu çarpık bakış açısı. Bunun solculukla, sosyal demokratlıkla, demokratlıkla, hakla, hukukla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bunu niye söylüyorum? Çünkü dışardaki insanlar, kamuoyu, bu işçi çıkarmaların ekonomik gerekçelerle değil, başka kadrolara, kendi adamlarına, eşe, dosta yer açmak için yapıldığını düşünüyor. Bizim de kulağımıza böyle şeyler geliyor. Umarım doğru değildir. Umarım bu işçi kıyımından geri adım atılır.