Arkeoloji okuyunca, yazınca, paylaşınca millet de soruyor. “Hafta sonu nereye gidelim?” diye tavsiye istiyorlar. Diğerlerinden özellikle ayırdığım bir antik kent yok. Hepsini tavsiye ederim. Çünkü hepsini seviyorum, önemsiyorum. Her birini diğerinden ayıran özgün yanlar, sadece o kente özgü, ünik detaylar bulunuyor. Her kentin ayrı bir havası, aurası, peyzajı var. İlla da bir tavsiye olacaksa, bölgelere ayırarak program yapılmasını öneririm. Mesela Pamfilya haritasını önünüze koyun ve bu kentleri sırayla dolaşın. Sonra Pisidia’ya geçin. Likya oldukça yoğun… Hele ki ‘Orta Likya’ denilen bölgede, neredeyse kilometre başına bir antik kent var. O kadar yoğun yani. Zamanınıza, koşullarınıza uygun bir takvim çıkartın.

ANAFORLU KSANTNOS ÇAYI
Madem laf döndü, dolaştı Likya’ya geldi, oralarda gezinelim bugün. Önemli, özgün, etkileyici bir kente uğrayalım. Patara, Ksanthos, Sidyma, Pınara ve Tlos… ‘Anaforlu’ Ksanthos vadisi boyunca sıralanan, birbirini izleyen, birlikte büyüyen bu 5 kent için ‘Likya’nın kalbi’ diyebiliriz. Bunlar içinde Tlos, 19. yüzyıla kadar kullanılan, Osmanlı’nın son yıllarında bir derebeyine mekan olan akropolüyle dikkat çeker. Bu kartal yuvasından Eşen ovasını seyreden Likya beyi, kuzeyinde Araxa, kuzeydoğusunda Oinoanda (Wiyanawanda), kuzeybatıda Kadyanda, güneyinde Ksanthos (Awarna), güneybatısında Pınara (Pinale) ve batısında Telmessos’u (Atriya) izliyordu. Hitit kralı IV. Tuthaliya, “Dalawa ülkesine indim. Dalawa ülkesinin kadınları ve çocukları önümde eğildi. Erkeklerini beraberimde götürdüm. Öküz ve koyunları boldu” sesleniyor bize. Hititçe Dalawa, Likçe Tlawa, Helence Tlos…

ALTI BÜYÜK ŞEHİRDEN BİRİ
Likya’nın en önemli dağ kentlerinden biri olan Tlos’ta bulunan Geç Bronz Çağı’na ait balta ve mızrak uçları, IV. Tuthaliya’yı doğrular gibidir. Kentin yakın çevresindeki Tavabaşı, Girmeler gibi prehistorik yerleşimler, Tlos’u Hititler öncesine taşıyor. Prehistorik dönemlere ait yerleşim izlerine stadion zemininde de rastlandı. Bu da kent merkezindeki yerleşimin, çok daha erken bir tarihe uzandığını gösteriyor. Tlos, Likya Birliği’nde 3 oyla temsil edilen 6 büyük kentten biri. Diğerleri ise Patara, Ksanthos, Pınara, Myra ve Olympos… Bölgenin en yüksek dağları olan Akdağların sarp batı yamaçlarında başlayan Tlos, Eşen Çayı’nın getirdiği alüvyonlarla oluşmuş vadi düzlüğüne kadar ulaşır. Kent merkezinde anıt gibi yükselen akropol kayalığı Tlos’a bir kale yerleşimi görüntüsü sunar. Akropolün zirvesindeki düzlük o nedenle Tlos’un beylik yerleşim alanı olarak kullanıldı. Yani Likya çağında Tlos beyinin sarayı buradaydı.

DÜZLÜĞE YAYILAN SİYASET
Akropolün doğu ve kuzey yüzleri nekropol alanıdır. Özellikle Likya tipi kaya mezarları dikkat çeker. Semerdam kapaklı lahitler de yokuşa, bir Likya imzası gibi yayılır. Daha sonraki çağlarda kentin kamusal yapılarının yönlerinin her daim akropol siluetine çevrilmesi, onun sembolik ve kutsal anlamına işaret eder. Roma çağında kentin büyümesi için, akropolün güneyindeki uzun düzlük tercih edildi. Bouleterion, stadion, agora, Kronos Tapınağı ve hamamlar bu bölgeye yerleştirildi. Düzlüğün güneyindeki hafif yamaç da tiyatroya yer açtı. Hamamların kuzeyindeki bazilikal planlı kilise ise Bizans döneminden kalan en önemli yapıdır. O kadar yazdık, nerede olduğunu söylemedik. Tlos antik kenti Antalya’nın hemen yanında, Muğla’nın Seydikemer ilçesinde. Yazmak bizden, gezmek sizden…