Memleketimin üreticisini dinleyince 'galiba öyle oluyor' diyoruz değil mi? Zira tarlada artan maliyetler nedeniyle toprağı, traktörü hacizli olan memleketin efendisi çiftçi, burnundan soluyor. Cümle özetlenirse, enflasyon timi sahada, tarla maliyetleri artışta. Çiftçinin yıllık maliyeti yüzde 45-50 artmış. Peki, sonucu ne olur? Tarlanın yükselen ateşi, sofralarda yangını körükler. Bugün olduğu gibi. Köylü bu milletin efendisi olmaktan yorulur. Ülkenin elleri nasırlı, alın teri toprağa düşen üreticileri de sonunda toprağına küstürüldü ya. Varın gerisini siz düşünün.
***
Demek ki üreticisi, çiftçisi, köylüsü hiç de bugününden memnun değil. Tarım girdilerinde artan maliyetler, akşamdan sabaha mazota gelen zam, hasadı yapılamayan ve tarlada çürümeye terk edilen ürün. Artan ÜFE rakamları, TÜİK'in tartışılan rakamları bile yüzde 50 diyor. Daha ne olsun ki? Büyüklerimiz yanlış nabız mı tutuyor acaba? Hani merakımdan.
***
İşin uzmanları, sorunun kaynağı olan tarladaki çözüme dikkat çekiyor ve de 'Sorunun kaynağı tarladaki çözümde, çarşı pazar denetiminde değil. Tarımdaki maliyetler düşmeli' diyor da başkaca bir şey demiyor. Demek oluyor ki, sorunun kaynağı tarlada dolayısıyla çözüm de tarlada yatıyor. İyi de uygulanan tarım politikaları sonucunun böyle olacağı belli değil miydi? Tarım alanları betonlaştırılıp, ranta açılınca olanlar oldu zaten. Haa bunu görmek ve bilmek için şehir imar plancısı olmaya falan da gerek yok.
***
Dedikten sonra, gelelim ekmek meselesine. Artık ekmek aslanın ağzında değil, ekmek askıda. Hani şu fırınlarda 'askıda ekmek' uygulaması. Ve dahi uzayıp giden askıda ekmek kuyruğu. İnsanı insanlığından utandıran duygu. Dahası da var da ağrıma gidiyor yazamıyorum. Yirmi birinci yüzyılda 'memleketimden insan manzaraları'. Toplum olarak fakirleşiyor muyuz ne!
***
Ve de, daha aile bile kuramadan borçlu olan Kredili Yurtlar Kurumu mağduru 5 milyon borçlu genç. Bunun yaklaşık 400 bini de icralıkmış. Devlete borçlu üniversite mezunları bu gençler. 20'li yaşlarda başlayan ve 30'lu yaşlara kadar ödemek zorunda olduğu bir KYK borcunun altında. Aslında onlar borçlu değil, alacaklılar. Kaybettikleri gelecekleri, yok olan umutları, kaybolan yaşam sevinçleri ve de gençliklerinden kısıtladıkları sosyal yaşamları. Hepsi de onların alacak hanelerinde… Onlar utanıyorlar…