İnsan hayata beklentilerle çıkar. Hayelleri somutlaştırma, bir şekilde kendini iyi hissetme halleri, kafaları dağıtma… Bulunduğumuz her ortamda okulda, işte, ikili ilişkilerde, hatta günlük hayatın en küçük anlarında bile beklentiler içerisindeyiz.
Beklentiler, insan zihninin doğal bir ürünüdür, bazen düşünmeden oluşan ve seni yönlendiren bazen de sana fayda, kazanç sağlayacağını umarak yaptığımız her eylem, bir beklentiyi içinde taşır. Sonuçlar beklediğimiz gibi olmadığında da hayal kırıklıkları kapımızı çalar. Hayal kırıklıkları anlıktır. Anlık üzülür ve ya sevinirsiniz ama sayıları artıkça bu sizi içinden çıkamayacağınız bir ruh haline sokar. Sürekliliği sizde hasar bırakır. Öğrenen bir birey her hayal kırıklığını analiz ederek kendisine bir sistem oluşturabilir. Zamanla hayal kırıklıkları denizinde boğulurken bir bakmışınız ki ayaklarınız yere değmiş. Tüm bu kırıklıklar farkındalığınızı geliştirip sizi büyütmüş bakış açınızı değiştirmiştir. Artık zarar görmemek üzülmemek adına beklentilerinizi yönetmeyi öğrenmeniz gerektiğini anlarsınız.
Peki bu öğretide hangi aşamalardan geçiyoruz derseniz;
İlk olarak, beklentilerin doğasını anlamakla başlıyoruz. Beklenti, çoğunlukla bizim kontrol edemediğimiz unsurları içerir. Ne kadar çok unsur varsa beklentinin gerçekleşme oranı düşecektir. Başkalarının davranışları, dış dünya koşulları veya şans gibi faktörler, beklentilerimizin sonucunu belirler. Dolayısıyla her beklenti aynı zamanda bir belirsizlik barındırır. Beklentiyi, kontrol edebildiğimiz şeylerle sınırlamak, hayal kırıklığının yoğunluğunu azaltabilir. Örneğin, yaptığımız işin sonucunda başarılı olmak mı ya da bu işte ne kadar çabaladığımızı bilmek mi?
İkinci olarak, her hayal kırıklığından ders çıkarabilmeyi öğrenmektir. Her hayal kırıklığı, bize yaşamla ilgili bir ders verir. Beklentilerimizin çok yüksek olduğunu, başka bir yöne gitmemiz gerektiğini ya da başka bir bakış açısıyla olayları ele almamız gerektiğini gösterebilir. Bazen bir kapı kapanır ve bu kapının kapanışı, bizi çok daha uygun bir yola yönlendirebilir.
Son olarak, beklentilerimizin kaynağını netleştirmeliyiz. Başkalarından mı, toplumdan mı, yoksa kendimizden mi bu kadar çok şey bekliyoruz? Mesela okul hayatınızda ya da iş hayatınızda çok çalışarak elde ettiğiniz bir başarıda etrafınızdaki insanlardan takdir görmeyi bekleyip görememek mi? Yoksa işi layığı ile yapıp kendinizle gurur duymak mı istersiniz? Bu örnekte kaynak takdir görmek ise takdir görmediğiniz zaman başarılı olduğunuz halde bir hayal kırıklığı yaşatır. Kaynak kendiniz ise her türlü tatmin sağlar.
Beklentilerin kaynağını sınırlıya sınırlaya beklentisiz yaşamaya alışırsınız ya da kendiniz dışındaki bütün unsurları ortadan kaldırmış olursunuz. Beklentisiz yaklaşımlarla gözünüzün önündeki hayal kırıklığı perdesini kaldırmış olursunuz ama bazen her ne kadar beklentisiz başladığınız hikayelerde manipüle edilerek bir beklentiniz varmış imajı üzerinize yapışır. Böylesi durumlarda oltaya gelmeden hikayenin başlangıç noktasını unutmayın. İnsanlar kendi beklentilerini sizinmiş gibi göstermeyi sever.
Sonuçta ne kadar uğraşırsak uğraşalım, beklentilerimizi sıfırlasak da unutmayalım en masum haliyle bile beklentisiz olmak da bir beklentidir.