İnsan uzaktan gördüğü güzelliklere yenik düşüyor, orada olmak, dokunup hissetmek istiyor. Dağların bütün cazibesi buradan geliyor. Bu hisle başlıyor yolculuklar ve adım adım bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor.
Bu hafta sonu bambaşka bir dünyanın kapıları benim için aralandı. Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun açmış olduğu yaz dağcılık eğitiminin uygulama ve sınav aşamasına tanık oldum ve bütün ön yargılarım yerle bir oldu.
Bugüne kadar doğa sporlarında güvende hissedebileceğim faaliyetlerde bulundum. Kaya tırmanışı bana fazlasıyla korkutucu geliyordu. En büyük ön yargım fazlasıyla cesaret, güç ve performans gerektiğine inanmamdı. Ne büyük bir yanılgı içinde olduğumu bu hafta sonunda anlamış oldum.
Toroslar Doğa Sporları Kulubü (TODOSK), Dağcılık Federasyonu’nun amiral gemilerinden biri, çok aktifler ve doğa sporlarını Antalya’da geniş bir kitleye sevdiren çok değerli hocaları bünyesinde bulunduran bir kulüp. Doğa sporlarına ilk adım güvende hissetmekle başlar, daha önce birçok kez etkinliklerine katıldığım için kulübe güvenim tam.
24 cesur yürek hem teorik hem de uygulamalı Kulüp Başkanı Hasan Hoca liderliğinde Emral ve Ayşe Hoca’dan eğitim aldılar. Eğitimin son ayağı sınavlar, hafta sonu ‘Sinema Perdesi’ adı verilen tırmanış rotasında gerçekleştirildi.
Dünyanın en ünlü tırmanış parkuru. Hemen yanı başımızda, Geyikbayırı; tırmanış cenneti olarak geçiyor çünkü Geyik Sivrisi’nin eteklerindeki dimdik duvarlara açılmış binin üzerinde rota bulunuyor. Her sene yerli yabancı birçok tırmanışçıya ev sahipliği yapıyor. Sinema Perdesi de bunlardan biri ve bakmalara doyamadığınız baştan çıkaran bir güzellik.
Artı doğa yürüyüşçüleri bilir, ‘Kaplan Kapanı’ rotasının üzerinde bulunuyor. Cumartesi sabahı araçları bırakıp Sinema Perdesi’ne doğru kamp yüküyle yola çıktık. Tahmini 15-20 dakikalık bir yürüyüşün ardından tırmanış parkurunun hemen altında bulunan geniş bir kamp alanına ulaştık. Çadırları kurup tırmanış alanına geçtik. Hocaların kurduğu istasyonlarda tırmanış eğitimleri devam etti.
Gelirken sıkılırım, Kaplan Kapanı’na yürürüm diye düşünmüştüm ama gördüklerim sayesinde oradan ayrılamadım. Tırmanışlar iki kişilik gruplar halinde gerçekleşti. Biri tırmanırken öteki aşağıda emniyetini sağladı. Bu hiç bilmediğim bir şeydi. Hatta Hasan Hoca “Tırmanışa en sevdiğin, en güvendiğin kişiyle çıkarsın” dedi. Tanımadığın birine canına emanet edemezsin. Kullanılan düğümler, ekipman, her şey senin güvenliğin için tasarlanmış. Bütün bunlar eğitimle de birleşince çok eğlenceli bir spora dönüştü. İzlemesi bile çok keyifliydi.
Geceyi Antalya manzaralı kampımızda geçirdik. Sabah Mersin’den sınav yapıcı geldi. Sınav gerginliği başlamışken çok büyük bir sürpriz yaşadık. Tunç Fındık kamp alanını ziyarete geldi. Geçen sene ‘Dünyanın çatısı 14 zirve’ adında bir yazı yazmıştım tam da Tunç Hoca’nın projeyi tamamladığı zamanlarda yazının sonunda hocamızdan da bahsetmiştim. İlginç bir şekilde yazıyı tekrar okuyunca bu tanışmayı geçen sene manifestlediğimi anladım.
14×8000 projesini tamamlayan ilk Türk Dağcı, hepimize ilham kaynağı oldu. Dünya üzerinde 8000 metre yüksekliğinde bulunan 14 dağ var ve bunların hepsine tırmanmış bir dağcı, kendisi yapılabilirliğin bir örneği ve bu örnek kanlı canlı kampımıza geldi.
Kamp alanında yazılı sınav ve ardından tırmanış parkurunda sözlü ve uygulamalı sınav gerçekleştirildi. Öğrenciler tırmanırken Tunç Fındık gözüne kestirdiği bir yarıktan Hasan Hoca’yla birlikte bir tırmanış gerçekleştirdi. ‘Tak tak’ ekipmanları yerleştirerek gayet doğal bir şey yapıyormuşçasına tırmandı.
Öğrenciler emeklerinin karşılığını aldılar. Eğitim almak için herkesin kendine özgü bir sebebi vardı ama eminim kayanın ruhunu hissedenler artık aynı kişi değiller. Bu sadece başlangıç olsa da bu eğitimi asla unutamazlar diye düşünüyorum. Çünkü ben bile döndüğümüzden beri elimden ipi bırakamadım. Düğümler atıyorum bir de estetik görünsün diye uğraşıyorum. Açık kazık, kapalı kazık… Gerisini TODOSK düşünsün.
Emral Hocam bu sekizli olmuş mu?