Uzun bir sözde tatili geride bıraktık. Bu sözde tatil tabirini kullandığımda birçok insanın bunu deneyimleyerek anlamış olduğunu düşünsem de hala anlamayanlar için bir açıklama yapmak istiyorum. Tatil yapmak için yeterli maddi imkanı olmayanlar, yoğun bir programı olan ve takvime bağlı olarak işlerini yetiştirmek zorunda olan insanlar, çalışanlar… Listeyi uzatabiliriz.
Geçtiğimiz günlerde televizyonda izlediğim bir röportaj beni düşündürdü. Bu röportaj, Türkiye’ye tatile gelen yabancı uyruklu emekliler ve ülkemizdeki emeklilerle yapılan bir söyleşiydi. Yabancı emeklilerden biri, ülkemizde 14 gün geçireceğini belirttikten sonra, bir aylık emekli maaşıyla rahatlıkla yurtdışı gezilerine çıkabildiğini ifade etti. Diğer tatilciler de emekli aylıklarıyla yurtdışında tatil yapmanın ne kadar kolay olduğunu anlattı. Ancak durum emekli vatandaşlarımız için tam tersi. Bir emekli, bu bayram için en büyük hayalinin çocukları ve torunlarıyla köyüne gitmek olduğunu söylerken sesinde hüzün ve sitem vardı. Parasızlık yüzünden hiçbir yere gidemediklerini belirtti. Başka bir emekli ise bayramda şehir içi ulaşımın ücretsiz olduğu için farklı bir semte gezmeye gelebildiğini ancak şehir içi ulaşım ücretlerini ay sonunu getirebilmek için hesaplamak zorunda olduklarını ifade etti.
Ülkemizin kendi vatandaşlarının hak ettiği yaşam standartlarına ulaşamaması, gençlerin, emeklilerin ve çalışanların zorluklarını gördükçe gerçekten içimiz acıyor. İnsanın içini acıtan şey, bu vatandaşlarımızın daha iyi yaşamı hak ettiğini bilmemiz, düşünmemiz ve gerçeklikle maalesef uyuşmamasıdır. Yıllarca çalışarak ülkenin kalkınmasına katkıda bulunduktan sonra emekli olan insanların dolmuş ücretini hesap etmemesi gerekiyordu. Mutfak masraflarını kısmamaları gerekiyordu. Kışın ısınmak için kat kat giyinip yorganın altında kıvrılmamaları gerekiyordu. Ancak artık insanlarda daha iyi bir hayal kurma gücü ve umut eksikliği var. Yeniden hayal kurabilmek için insanlarda umut ve inanç olması gerekiyor. Bu nedenle herkes merakla memurlara ve emeklilere yapılacak maaş artışına odaklanmış durumda. Keşke bu artış, bir nebze olsun rahatlama sağlasa ve maaş zammından sonra diğer harcamalara zam gelmese.
Bernard Lahire'nin 'Sosyoloji ve Sözde Mazeret Kültürü' adlı kitabından sevdiğim bir paragrafı paylaşmak istiyorum: “Sosyoloji, sorgulanması zor bir kanıt olarak dayatılan bir gerçekliğin üzerinde gücün yeniden kazanılmasını mümkün kılar. Bize sunulduğu haliyle gerçeklik, tercihleri, altında yatan diğer olasılıklar arasında gizler ve sürekli olarak saf dışı bırakılan alternatif, olası ya da potansiyel gerçekliklerin düşünülmesini yasaklar. Kuzey Amerikalı sosyolog Joseph Gusfield’in çok doğru olarak söylediği gibi 'Hayal edemediğimiz şeyi, arzulayamayız da...' Gusfield, yol kazaları ve alkol tüketimi arasındaki ilişki hakkında yaptığı çalışmada şunu çok iyi göstermiştir: Gerçek hiçbir zaman resmi söylemlerin bize sunmak istediği kadar basit değildir.”
Bu cümleler, insanların gerçeklikle yüzleşirken farklı perspektiflere ve umutlara ihtiyaç duyduğunu anlatıyor. Gerçekliği sorgulamak, daha iyi bir gelecek hayal etmek ve alternatif gerçeklikleri düşünmek, toplumumuzun daha iyi bir noktaya gelmesi için önemlidir. Bunu yapacak gücü de yine birbirimizde bulacağız.