Ah benim memleketimin, orta yerinden deniz geçen büyülü şehri. Asya'dan Avrupa'ya uzanan yedi tepeli kadim İstanbulum. Orhan Veli'nin gözleri kapalı dinlediği, Yahya Kemal'in bir tepeden baktığı aziz İstanbul. İsmi bile heyecanlandırmaya yetiyor. Ya o (benim en çok sevdiğim ismiyle) tarih kokan Pera. Sahafların sırt sırta verdiği daracık sokakların birbiriyle saklambaç oynadığı Tünel, Galata, Çukurcuma...

* * *

Ve dahi güzelim martıların çığlıkları. Of nasıl da özledim seni ey eşsiz şehir. Karar verdim gidiyorum, İstanbul'u dinlemeye gidiyorum. Gözlerim açık olsa da kapalı olsa da fark etmez. Yeter ki; vuslat olsun. İşte Orhan Veli'nin

İstanbul'u en güzel anlatan dizeleri, analım.

'İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Önceden hafiften bir rüzgar esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar ağaçlarda;

Uzaklarda, çok uzaklarda

Sucuların hiç durmadan çıngırakları;

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı'

* * *

Sahiden sen bir ömre bedelsin be İstanbul. Her yanın tarihin, coğrafyan masalsı güzelliğin ile halen şaşırtıyorsun ya! Senin hiç mi çirkinliğin yok, var da gizliyor musun? Ama nasıl da cömertsin biliyorsun değil mi; hani o insanı tüketen yokuşların yok mu, onlar bile yokuşun tepesine geldiğimde ansızın görünüveren erguvan ağaçları, sanki göz kırpar gibi ne dersin. Hiç beklenmedik anda sürpriz yaparsın ya sen. Hiç beklenmedik anda şaşırtırsın ya sen. İşte öyle yani.

* * *

Galata Kulesi, Kız Kulesi'ne aşıktır. Kız Kulesi de Galata Kulesine. Her sabah hayranlıkla seyreder Galata'nın heybetli duruşunu. Bakışır, Martılarla haberleşirler. Ama günlerden bir gün, Hazerfen Mehmet Çelebi kanat takıp Galata Kulesi'nden uçmaya karar verince Galata, sevdiceğine yazdığı nağmeleri Çelebi'ye verir. 'Al bunları sevdiğime, Kız Kulesi'ne götür' der. Çelebi nağmeleri alı ve de Galata'dan aşağıya bırakır kendini. Uçar da aşk nağmeleri Kız Kulesi'ne ulaşamadan Marmara'nın mavi sularında kaybolur. Sonrası ne olur bilinmez. Benim bildiğim seni çok özledim eşsiz İstanbul. Seni dinlemeye geliyorum.