14 Mayıs’ın kritik noktası belli: Cumhurbaşkanlığı seçimi… Milletvekili seçimleri de elbette önemli ama Erdoğan bir kere daha seçilirse parlamentonun işlevi neredeyse hiç kalmayacak. Zaten bunu deneyimledik. Muhalefetin verdiği hiçbir araştırma önergesi ya da yasa teklifi geçmiyor. İktidar bloğunun bu teklifleri reddetmesi 5 dakika sürüyor. Meclisin tek iştigal alanı bütçe görüşmeleri oldu. O görüşmelerde de bütün muhalefete, eleştirilere, ortaya serilen argümanlara rağmen eller kalkıp iniyor ve iktidarın programı kabul ediliyor. Bu da 5 dakika sürüyor. Tablonun değişmesinin tek yolu cumhurbaşkanlığından geçiyor. O koltuğa meclisi çalıştıracak, yetkilerini peyderpey milletin temsilcilerine devredecek, uzlaşma ve ortak karar mekanizmalarıyla ülkeyi yönetecek biri oturduğunda bu makus durum biter. Ortak aday belli zaten… Kemal Kılıçdaroğlu… Bütün enerjinin, sinerjinin, emeğin, uzlaşmaların o hedefe yönelmesinden başka seçenek de yok.
Bay Kemal herkesin Bay Kemal’i
Millet İttifakı’nın ortak adayı Kılıçdaroğlu etrafında oluşan bir blok var. İttifak üyelerini ya da oylarını da aşan bir blok bu… Örneğin TİP, “Bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy TİP’e” çağrısı yaparak açık desteğini ortaya koydu. HDP de başkan adayı çıkartmayarak seçmenini Kılıçdaroğlu lehine serbest bıraktı. Örtülü bir destek bu. Selahattin Demirtaş 21 Şubat tarihli tweetinde, “Yürü Emek ve Özgürlük İttifakı! Yürü Sosyalist Güç Birliği! Yürü Millet İttifakı! Yürü Bay Kemal! Yan yana yürüyün. Birleştirin, barıştırın ve yeniden inşa edelim, yıkılan bu ülkeyi. Başka çaremiz yok, başaracağız” diyerek işaret fişeğini atmıştı zaten. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği ‘Bay Kemal’e oy verilmesi, verdirilmesi istikametinde yürüyor. Millet İttifakı partilerinde de bu noktada bir sıkıntı yok. Herkes işine bakıyor, en fazla oyu sandığa sokmak için çaba harcıyor. Hedef belli: Başaracağız!
İttifakın taşlarını döşeyen emek
Bu ittifakın mimarı Kılıçdaroğlu’dur. Hakkını teslim etmek gerekir. Temeli de Adalet Yürüyüşü’yle atıldı. Ankara’dan İstanbul’a günlerce, kilometrelerce süren adalet yolunda ayak parmaklarını yitiren Kılıçdaroğlu’nun toparlayıcı, yan yana getirici, birleştirici gücü, etkisi ülkeyi bu dönüm noktasına taşıdı. O yolda bir şemsiye açıldı ve ezilmiş, horlanmış, dışlanmış, ürkütülmüş, korkutulmuş, hakkı yenmiş, cezaevlerine yollanmış, tepesine coplar inmiş, siyaset yapması yasaklanmış, yolları tıkanmış, nefesi kısılmış insanlar o şemsiyenin altında toplandı. Bay Kemal’in çağrısına Demirtaş’tan gelen yanıt gayet açık ve netti. Bu yanıta TİP’in de ‘ortak aday’ ve ‘bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy TİP’e’ çağrısı eklenince muhalefet bloğu genişledi, güçlendi, arttı. Kılıçdaroğlu’nu başa koyarak bütün bu emekleri sıralamamın, hatırlatmamın bir nedeni var. Aynı yolda yürüdüğün diğerine doğru konuşurken bu emeği unutmamak gerekiyor. Aksi takdirde ya bu yoldan bir şey anlamadığın, ya da kasıtlı yaptığın düşünülür. Şimdi ona gelelim.
Muhalife parmak sallama hastalığı
Her seçim döneminde milletvekili aday listeleri açıklandığında bir tepki, bir küskünlük olur. Genel merkeze sert tepkiler verilir, ağır sözler söylenir, başka adreslere çağrı yapılır. Bu normaldir. Demokrasi gereği de zaten normal karşılamak gerekir. 9 Nisan akşamında da aynı şeyler yaşandı, umduğunu bulamayan ya da listeyi beğenmeyen, kendini temsil etmediğini düşünen CHP’liler tepki gösterdi. Hatta Erkan Baş’ın ‘bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy TİP’e’ çağrısı bazı CHP’lilerde söylem düzeyinde de olsa karşılık buldu. Oluşan bu atmosfere parmak sallayan CHP’liler de var. Bir parti üyesinin kendi partisine oy vermesi kuralını, aksinin bir disiplin suçu olduğunu hatırlatarak yüksek sesli uyarılarda bulunuyorlar. Evet, partili olmak bunu gerektirir, kendi partisine oy vermeyen birinin illiyet bağı kopmuş ya da hasar almış demektir. Burada bir kopma yok. En başta da belirttiğim gibi seçimin kilit noktası, kritik eşiği başkanlık seçimi. Gerek CHP’de, gerekse de ittifak bileşenlerinde hiç kimse Kılıçdaroğlu’na oy vermeme çağrısı yapmıyor. CHP’nin ana çağrısı tutmuş ve insanları bu hedefte birleştirmiş görünüyor. İnsanlar bu çağrının gereğini yapacaksa onları rahat bırakın. Aklıselim böyle bakmayı gerektirir. Aksi bakış ise gizli bir Kılıçdaroğlu muhalefetini, sureti haktan görünmeye çalışan örtülü bir oyunu akla getirir. CHP tabanına, üyelerine parmak sallayan bu kişileri, söylemleri görünce Kılıçdaroğlu etrafında oluşan birliği hırpalamaya, zedelemeye çalıştıklarını düşünüyorum. İnsanları üzerek, korkutarak, onlara saldırarak sandıktan uzaklaştırma çabası bu. Herkesin malumudur ki, etki tepkiyi doğurur. Bu aşamadaki bir tepki de sandığa gitmemeye, Kılıçdaroğlu’na oy vermemeye dönüşür.