* * *
Hani muhteşem şiirleri ve sözleriyle çağımıza damgasını vuran Cemal Süreya (Süreyya değil) dizelerinde 'Keşke çocukken fazla mutlu olmayıp, birazını da bu zamanlara saklasaydım. Lazım oluyor arada' der ya! İşte öylesine bir keşke yaşıyorum, saklamadığıma hayıflanarak. Mesela İzmir-Karşıyaka arasındaki en popüler saat 8.10 vapuru. Vapurun, iskele babasından halatı alınmadan yetişmeye çalışanlar, güvertede yer kapma koşuşturmaları ve martıların didişmeleri.
* * *
Aklım aldı başını gitti ya, memleketten bana anılarımı postalıyor insafsızca. Hava mis gibi, Ege'nin imbatı geliyor burnuma. Hah, işte çaycı da geldi, Körfez vapuru, kıçtan denizin mavisini beyaz köpüklere boğuyor. Bir elde çıtır gevrek, diğer elde tavşan kanı çay. Gevrek martılarla paylaşılır, çay da sohbetle. Doyum olmayan 20-25 dakikalık keyif. Her sabah yaşanan bir ritüel.
* * *
Gel de anma ustayı. Bize sevmeyi de, acının en hasını tattırmayı da öğreten Cemal Süreya'yı.. Hani şu insanın duygularında müthiş bir haz bırakan, okudukça okuyası gelen, dilden taa ruha işleyen dizeleri var ya. Ne diyor şair.
'Şimdi diyorum şimdi,
Bir deniz, denizde vapur, gökyüzünde martı,
Semaverde çay olmalı,
Bir de çaya yaren.'
* * *
Yıllar var ki tutkumdur Cemal Süreya'nın ölümsüz şiirleri. Sevdikçe sevdalanasınız gelir ya. Hüznü, siyahı, beyazı muhteşem bir şekilde şiirlerinde yaşatır ya. Böyle yani. Neden bilmem yalnızlığımın reçetesidir. Mutsuzluğumun, mutluluğumun paylaşanıdır. Edebiyat dünyasının gelmiş geçmiş en usta kalemlerinden olan Cemal Süreya'nın, aklımın bir köşesine hapsettiğim dizeleriyle ruhun şad olsun usta diyorum.
'Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk.
Yanıldık!
Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık.'