“Hangi tür filmleri seversin?” eskiden, yeni bir tanışmanın ilerleyen günlerinde karşılaşılabilen bir soruydu. Şimdi kimse kimseyi merak etmiyor zaten herkes sunmak istediği kadarını malum soysal ağlarda süsleyip ve bol bol abartıp paylaşıyor. İzlediği filmlerden, okuduğu kitaplardan ve dinlediği müziklerden biri hakkında fikir yürütmeye çalışmak nafile bir çaba olsa da elimizde değil, yapıyoruz.
***
Oysa benim merak ettiğim başka bir durum var. İnsanların izlemeyi seçtiği filmler kendi karakterlerini ve o anki ruh durumlarını yansıtırken, izledikçe değişime uğramaları da mümkün mü? Her zaman sanatın tüm halleriyle, topluma iyiyi ve güzeli kazandırmasını dilerim. Ancak sinema da bir sanat olduğuna göre ve izlenen, izleyeni kendi dünyası kadar etkiliyorsa… Tamam, daha kısa ve net anlatmaya çalışacağım. Romantik komedi türündeki filmleri izleyen kadınların, ‘kusursuz aşk’ beklentileri gerçeklerle yüzleşmelerini zorlar mı? Bu filmleri izleyen erkekler dönüp bir kez bile olsa kendilerine bakarlar mı? Ya da tam tersi bir durum söz konusu olur mu? Çünkü sadakatsiz ve doyumsuz olma durumu her iki cins için de geçerli.
***
Zaman zaman, izlemeyi seçtiğimiz filmler bizi yansıtırken, izledikçe de ufacık bir cümleden kendimizi, hayata bakışımızı değiştirecek ilhamlar yakalayabiliriz. Bunlar, bireylerin iç dünyasında gerçekleşen, çok da fark edilmeyen detaylardır. Peki 80’li, 90’lı yıllardan bugüne uzanan romantik komedi senaryolarının değişimi için neler söylersiniz? Toplum değiştikçe, senaryolar da mı değişiyor? Düşüncelerinizi merak ediyorum. Tabii ki ben sizin, şu an bu yazdığım bu satırları okuyan sevgili okurumun düşüncelerini bilmek istiyorum. “Ah ben hiç sevmem, asla izlemem romantik komedi filmlerini” mi diyorsunuz? Harry ve Sally’nin tanışmasını da mı izlemediniz?
***
90’lı yılların en iyi romantik komedi filmiydi ‘Harry ve Sally Tanışınca’. Meg Ryan’ın güzelliği, Billy Crystal’in karizması, Woody Allen fimleri tarzında süren diyaloglar… Filmin senaryosunu yazan Nora Ephron’un daha sonra Hollywood dünyasına kazandırdığı birçok romantik senaryo oldu. Her biri diğerinden popüler…
***
Romantik komedi filmlerinin yıllar içindeki değişimi farkında olmadan bilinçaltımıza işlemiş olabilir mi? Harry ve Sally’nin naif, tutkulu ve konuştukça güzelleşen ilişkilerine kıyasla, günümüzde idealize edilen ‘aşk’ların derinlikten uzak halleri bizi mi yansıtıyor? Filmler mi ilişkileri değiştiriyor? Ya da toplumun hızlı yaşama dürtüsünden yola çıkan senaristler, ‘aşk’ ın bilinen tanımından uzak, yeni senaryolarda bize ayna mı tutuyor?
***
Az sonra ‘Harry ve Sally Tanışınca’ filminin efsane olan diyologlarından birini okuyacağınız, şu güzelim satırlardan grinin bilmem kaçıncı tonlarına nasıl geldik? Ne gerek vardı sanki? ‘Christian Grey’! Gerçek olmamalısın, hayal olarak bile kalmamalısın. Gerçi son sahnede sen de Harry’ninkilere benzer cümleler kurmuştun. Yine de Harry daha ‘olması gereken’ gibi. Neyse, kalp bu…
***
Harry diyor ki Sally’ye:
“Ve geceleri uyumadan önce konuştuğum son insanın sen olmasını çok seviyorum. Yalnız olduğum için değil, bugünün Noel olmasından dolayı da değil. Buraya geldim bu gece, çünkü biriyle hayatının geri kalanını beraber geçirmek istediğini anladığında buna bir an önce başlamak istersin. Seni Seviyorum Sally”