Birey olarak sahip olduğumuz en büyük haklardan biri seçme özgürlüğüdür. Bu özgürlük yalnızca politik tercihlerimizi değil, günlük hayatta aldığımız kararları da kapsar. Hangi ürünleri tükettiğimiz, hangi markalara destek verdiğimiz ve hangi hizmetleri kullanmayı tercih ettiğimiz, aslında bireysel ve toplumsal değerlerimizi yansıtan önemli tercihlerdir.

Tüketici olarak elimizde sandığımızdan daha büyük bir güç vardır. Bilinçli insan o gücün farkındadır. Bu güç, yalnızca neyi satın aldığımızla değil, neyi satın almadığımızla da şekillenir. Bilinçli tercihler insan karakterinin dışa yansımasıdır, kısaca tercihlerimiz duruşumuzu gösterir. Aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Bazen yaptığınız tercihlerle suç ortağı olur bazen de insanlığa en büyük katkıyı siz sağlarsınız. Mesela vahşet modası kürkler; tercihini kürk giymekten yana kullanırsan doğadaki o hayvanların sırf sen kürk giyeceksin diye katledilmesine yol açar. Böyle böyle kendi halimizde tercihlerimiz netlik kazanır. Bireysel de olsa bir duruş sergilemiş olursunuz ve bizim gibi aynı duygu ve düşüncelere sahip insanların olduğunu da unutmamak lazım. Ortada bir kitle oluşuyorsa işte burada boykot devreye girer.

Boykot, genellikle ekonomik temelli bir protesto yöntemidir. İnsanlar, bir ürün veya hizmeti kullanmayı bırakarak, karşı çıktıkları politikalar veya uygulamalar üzerinde baskı kurmaya çalışır. Boykotun temelinde ekonomik gücün bir silah olarak kullanılması yatar. Tarihte, pek çok boykot hareketi toplumsal değişimi tetiklemiş ve büyük dönüşümlere yol açmıştır.

Türkiye’de boykotun tarihçesi Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. 1800’lü yıllarda halk, Avrupalı tüccarların haksız kazanç sağlamasına karşı bir protesto başlatarak, yabancı malları boykot etme kararı aldı. Bu boykot, ekonomik bağımsızlık konusunda önemli bir adım olarak görüldü ve bir kapı açtı.

Cumhuriyet döneminde de çeşitli boykot hareketleri yaşanmıştır. Günümüzde ise boykot, sosyal medya ve dijital platformların etkisiyle daha geniş kitlelere ulaşabilmektedir. Kısa bir zaman içinde her şeyden haberdar olma lüksü var artık.

Boykot çağrıları, toplumun çeşitli kesimlerinden destek görmüş ve farklı sektörlerde yankı bulmuştur. Ancak bazı analizlere göre, Türkiye'deki boykot hareketlerinin genellikle yüzeysel nitelikte olması ve net hedefler belirlenmemesi nedeniyle istenilen başarıya ulaşamadığı ifade edilmektedir. Çünkü tercihlerimizi alışkanlık haline getirememekteyiz. Boykotlar uzun vadede iş görür, başarısı senin dayanma gücüne bağlıdır. Ya sen pes edeceksin ya da karşı taraf. Karşı taraf pes edene kadar devam edeceksin ki boykot amacına ulaşsın.

Sonuç olarak, seçme özgürlüğümüzü kullanarak yaptığımız her tercih, bir mesaj taşır. Boykot, bu mesajı daha görünür hale getirmenin bir yoludur. Tüketicinin bilinçlenmesi ve ekonomik gücünü bir baskı unsuru olarak kullanması, toplumun daha adil ve şeffaf bir yapıya evrilmesini sağlayabilir. Seçme hakkımızı kullanarak oluşturduğumuz farkındalık, sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirecek bir adımdır.