Sahiden de şükür kavuştuk güzelim bahara. Geldi işte yeniden İlkbahar'ın ilk ayı Mart. Cemreler düştü düşüyor, Nevruz kapıda. Güneş artık yüzünü daha çok gösteriyor, kıyıdan kenardan da olsa, güneş ışınları ısıtıyor ya ruhumuzu, tazeleniyoruz sanki. Umut çiçekleri baş vermeye çalışıyor, doğa bahara uyanıyor. Mevsimlerin en güzeli İlkbahar tekrar hoş geldin. Ne iyi ettin de geldin. İnan gözümüz takvim yapraklarına takılıp kalmıştı. Çeteleni tutar olmuştuk. Antalya'ya Kış hiç yakışmıyor da…

* * *

'Bir şey söyle ki; sözü aşsın öze değsin' der ya şair. Baharı gençliğe, kışı yaşlılığa benzetir ya. Tazeleniyor ruhlar, hayaller aşıp gidiyor yakalayabilmek 'dur' demek ne mümkün. Özdemir Asaf dizelerinde baharı anlatırken;

'Baharda kışı, kışın baharı özler insan.

Kavuşmak şart mı boş ver,

Bazı şeyler yokken güzel' der ya.

* * *

Denir ki, 'Mart kapıdan baktırır' yok artık öyle değil. Çoğu kavramlarda olduğu gibi bu cümle de artık iğdiş edildi. Ve dahi küresel ısınmayla birlikte Mart ayı turfanda günler yaşatır oldu. Baharın habercisi falan da değil artık. Güneşi içimizi ısıtıyor, ağaçlar çiçeğe duruyor ya gerisini boşver. Biz baharı, bahar bizi yaşasın.

* * *

Bahar renk renk açar çiçeklerini, çiçekler mis kokularını salar da doğaya, işte o zaman bi başka vurulursun Mart'a. Hele bir de hafiften esinti varsa havada, seyreyle sen nereye koku oraya takiptesin. İşte budur İlkbahar'ın kokusu. Umut ve hayal aleminin alabildiğine derinleştiği. Ömrü kısa da olsa.

* * *

Varsın İlkbahar'ın ömrü kısa olsun. Toplum olarak acılardan bunaldığımız şu günlerde nasıl da ihtiyacımız var umuda, sevgiye, güzelliğe. Eğrisiyle doğrusuyla insanlığa, inanmaya, güvenmeye, içimizi ısıtmaya. Geleceğe bahar gözüyle bakmaya nasıl da ihtiyacımız var. İşte bu nedenledir ki; sıkı sıkıya sarılalım Mart'ın ruhumuza sunduğu güzelliklere. Hani ömrü kısadır ya. Doğaya renk, ruhumuza huzur veren baharın sayılı günlerini kaçırmayalım. Yeniden 'Hoş geldin bahar' derken.