Her şeyin başı sağlık demek adetten olmuş deyip satırlarımıza öyle başlayalım. Sağlık her canlının vazgeçilmezi, paha biçilmezidir. Fakat he ne hikmetse hep kaybedince anlarız, kıymetini. Çünkü sağlıklı iken kimsenin aklına potansiyel hasta olabileceği çok fazla gelmez. Ne zaman ki tırnağı incinse bütün hekimler seferber olsun, eş dost emrine amade olsun istenir.
Peki, bu kadar kıymetli varlığımızı kıymetsizce, hoyratça kullanmak niye? İlla ki bazı şeyleri anlamak için, kaybetmek mi lazım? Evet, insan bazen kaybedince anlıyor, öğreniyor. Aksi halde kıymeti bilinmiyor. Sağlıklı kalmak, sağlıklı yaşamak toplumsal kültürün bir parçası olduğu gibi hasta halinde uygulanması tavsiye edilen reçeteler de bunun devamı niteliğindedir. Tıbbi çözümler bir tarafa bırakılır ve yanık olunca şöyle, çıkık olunca böyle gibi kulaktan dolma bilgilerle çözümler üretilmeye devam eder, gider.
Başka bir deyişle süt döküldükten sonra toplanmaya çalışılır. Hâlbuki baştan sütü dökmemeye çalışsak ve daha baştan sütün nasıl dökülmeyeceği yeni nesillere öğretilmiş olsa avamca reçetelere ve modern bile olsan hastanelere olan ihtiyaç en asgari düzeye inecektir. Yoksa süt döküldükten sonra toplamaya çalışmanın, hatta döküldükten sonra toplanan sütün kime, ne faydası var? Vücuda amansız illetler bulaştıktan sonra gerisinin ne önemi var? O yüzden asıl maharet daha baştan sütü dökmemektir. Tıpkı özellikle gelişmiş ülkelerde ve başta Avrupa ülkelerinde olduğu gibi. Daha hasta olmadan alınan tedbirler kapsamındaki önleyici hekimlik uygulamaları ile uzun vadede daha sağlıklı bir toplum ve ülke açısından da daha az sağlık giderinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Birkaç örnekten bahsedelim.
Bahsi geçen ülkelerden bir fabrikada yaşanan iş kazasını kısaca anlatayım, tabi bizde ona iş kazası denirse! Bir işçinin parmağına yaptığı işten dolayı çok küçük (bizde olsa toplu iğneyle bile çıkarılabilecek cinsten) bir tahta parçası batar. Anında işyeri sağlık ekipleri işçiyi revire kaldırırlar ve parmağa batan parçanın kana tam olarak nüfuz etmeden değerlerini ölçmek amacıyla kan örneği alırlar. Sonrasında 10 gün rapor verilir, rapor bitiminde tekrar kan değerleri ölçülür. İlk ve son ölçülen kan değerlerinde eğer bir anormallik (hastalık vb) yok ise çalışmaya devam eder, var ise ona göre tedavi uygulanır.
Bize göre bu kadar basit bir olayda bile bu çapta önleyici sağlık tedbirlerinin uygulanması gerçekten olağanüstü. Peki, buna sebep ne? Sebep şu: Vatandaşımın sağlığı her şeyden daha değerlidir, hiçbir şekilde hafife alınamaz. Aynı zamanda bu ülkeyi ilerleyen yıllarda sağlıksız toplumdan dolayı bu kadar olağanüstü sağlık gideri yükünün altına sokamayız.
Durum böyle olunca uzun kuyruklarda sıra beklenen hastanelerden, odaları boş hastaneleri olan bir ülke ortaya çıkabiliyor. Çünkü neredeyse hastaneye gidecek kimse kalmıyor. Başka bir örnek ise bazı ülkelerde her altı ayda bir ücretsiz olarak diş hekimine gidip muayene olmak bir zorunluluktur. Sebep yine benzer düşüncelerden ibaret. Zamanında önlem alınmazsa ilerleyen yıllarda daha büyük sorunlara gebe olmasını tahmin etmek için kahin olmaya sanırım gerek yok. O yüzden devlet yetkilileri daha baştan böyle bir uygulama ile ilerleyen yıllarda ortaya çıkabilecek diş sorunlarını minimum düzeye indirmektedirler.
Anaokulundan üniversiteye kadar her kademede sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam için eğitimlerin yapılması yeni nesillerin daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Ayrıca toplumun diğer kesimlerinde (aile, esnaf, yaşlı, genç, kırsal, kent) de farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. Aksi halde her yıl sağlık giderleri için harcanan milyarlarca dolar ülke ekonomisinin en büyük kamburlarından biri olmaya devam edecektir. Aracın periyodik bakımını kaza olmadan nasıl yaptırıyor isek vücudumuzun periyodik bakımlarını da hasta olmadan yaptırmalıyız. Bu konularda yetkililer tarafından gerekli adımlar atılarak, toplumsal kültürde bu yönde olumlu bir değişim sağlanması halinde daha mutlu, daha güzel, daha sağlıklı yarınlar bizimle olacaktır. Hoşça & Sağlıcakla kalın…