Şimdilerde toplum olarak yine teyakkuzdayız. Yine gözümüz kulağımız Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerinin ağzından çıkacak cümle değil, neredeyse kelimeye odaklandı. 'Koronavirüs' yani kabusumuz. Oysa geçtiğimiz aylarda 'Normalleşme' veya 'Kontrollü Yaşam' adı her neyse başlatılmış, kriz kontrol altına alınmış gibiydi ya. Bellediğimiz o replik, vaka sayıları düşüş gösteriyordu ya. Ama ne var ki tedbirler azalınca tehditler arttı. Delilik bu.
***
Ağustos ayına endişeli girdik. Toplum olarak salgın paranoyalarımız vardı, şimdi sil baştan koronayalarımız başladı. Ne ettik ne etmedik diye sorgulamanın bir anlamı da kalmadı. Korona tekrar diz çöktürdü. Umuyoruz ve diliyoruz ihmal ettiklerimiz yeniden özlemimiz olmasın. Kendimizi dünkü kendimizle kıyaslayalım. Akıl ve bilime sığınalım.
***
Ve dahi artarak devam eden koronavirüs kabusu, yaşanan olumsuz gelişmeler kaygıları da beraberinde getirdi. Üretilen komplo teorileri ki, vaka sayılarının gizlendiği, sağlık sisteminin zorda olduğu, açıklanan rakamların üzerinde bir tablo olduğu ve hatta Eylül-Ekim aylarında ikinci büyük dalganın geleceği iddiaları endişeleri arttırdı tabii.
***
Bilim insanları bir yol haritası yapar mı, kısıtlamalar geri döner mi? Bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var, o da grip mevsimine az kaldığı. Covid-19 griple birleşirse ne olur? Alın bize bir panik daha. Bilim Kurulu üyeleri 'Covid-19 semptomları sürekli değişiyor' açıklamasını yapıyor, girp ve zatürre aşısının öneminin altını çiziyor. Konunun ciddiyetine parma basan bilim insanları, grip ve zatürre aşısının zorunlu olmasını öneriyor. Hatta Sağlık Bakanlığı'nınyasal düzenleme ile aşı konusunu masaya yatırmasının tavsiye ediyor.
***
Dahası, '65 yaş ve üstüne zatürre aşısı yapılmalı' diyor, Sağlık kurumlarında 65 yaş üstü kişilere aşının ücretsiz yapıldığını da hatırlatıyor Bilim Kurulu üyeleri. Zira süre geçtikçe bağışıklık azalıyormuş. Bu arada, salgının ne zaman biteceği konusunda bilim insanlarının bir öngörüsü de yok.