Bir zamanlar kelimelerimle adeta dans edercesine oynar, her bir harfin içinde kaybolan anlamları düzeltmeye çabalar, aman yanlış anlaşılmayayım diye titizlikle seçerdim cümlelerimi.

Her cümlemin altında, anlaşılmam gerektiği endişesiyle titrerdim. Sanki içimden geldiği gibi konuşmak, tüm açıklarımla ortada olmak bir suçmuş gibi ortam bozulmasın, kimse kırılmasın diye çırpınır dururdum.

Ama bir an öyle bir fırtına esti ki, tüm bu sınırları yıktı. Artık kelimelerimle saklambaç oynamıyorum. Artık oyunlar oynamıyorlar, içimde dolup taşan duygular özgürce ifade edilmenin keyfindeler sadece.

Şimdi umursamıyorum.

Eskiden, ısrarla beni yanlış anlamış olan kişilerle uğraşır, onları sürekli kendimi açıklayarak kazanmaya çalışırdım.

Ancak şimdi, bu çaba ve enerjiyi kaybetmeye değer bulmuyorum. Beni gerçekten anlayarak uyum sağlamak istemeyenleri özgür bıraktım, kendi yollarına gitmelerine izin veriyorum usulca.

Kendi içimdeki kördüğümü çözmenin, kimsenin gözündeki beni, anlatma zorunluluğunu hissetmediğim bir döneme geçtim. Kelimelerim, içimden gelen doğallıkla buluşuyor.

Kendimi, hissettiğim an hissettiğim şekilde ifade ediyorum, kimsenin beklentilerine uyma çabası içinde değilim. Kendi yolumda ilerlerken başkalarının beklentileri ya da eleştirileri beni yolun dışına çekemiyor. Özgür hissetmenin temel taşı da bu.

Gerçekten de kimseye kendimi temellendirme borcum olduğuna inanmıyorum artık.

Her zıtlık biraz daha güç katıyor belki ‘ben’ olmama. Çünkü artık kendi gerçeğimde durmanın değerini çok iyi biliyorum. Kendi içimdeki ritme ayak uydurmanın hafifliğini de hissediyorum elbette.

Kelimelerim, özgürlüğün rüzgarında uçuyor sanki. Kendi içimdeki dünyanın mahremiyetini koruma telaşı içinde değilim mesela hiç. Gözlerim, beni anlamayanın ardından uzaklaşırken içimde huzurun dalgası vuruyor kıyıma.

Kimseyle yarışmıyor, kimseyle yarışmam gerektiğini düşünmüyorum.

Bu anlamsız yarışın içinde kaybolup giderken beni ısrarla yanlış anlamak isteyenlerle vedalaşmaya karar verdim. Onlarla çekişmek, kendi içimdeki dünyada kaybolmaktan daha ağırdı. Çünkü biliyorum ki gerçekten anlamak isteyenler, kelimelerimin ötesindeki hikâyeyi de hissedecekler.

Kim beni anlamak istiyorsa, kollarımı açmış bir şekilde karşılamaya hazırım. Ama beni ısrarla yanlış anlamak isterlerse, özgürlüğümü bir an olsun düşünmeden seçerim ve onları sevgiyle bırakırım.

Çünkü kelimeler sadece anlattıklarıyla değil, anlatılmayanlarıyla da vardır.

Anlatılmayanı ‘sadece gerçekten ruhumun izini görebilen’ duyabilir.

Artık biliyorum ki gerçek benliğime uyanlar benimle kalacak zaten, uymayanlar ise yollarına devam edecekler.

Başlarını çevirenlerin varlığı, beni etkilemiyor. Tam aksine, her birinin ardında bıraktığı boşluk, kendi gerçekliğimle daha da derin bir bağ kurmama vesile oluyor. İçimdeki pusulayı takip ederek gidiyorum kendi doğrularımın peşinden.

Artık kendimi, kendime armağan ediyorum.

Sevgiyle kalın, kendi gerçeğinizde özgürce dans eden bir ruh olarak.