Sonuçları çok ağır olan ve aradan 43 yıl geçmesine karşın bıraktığı acıları ilk günkü tazeliğini koruyan ve toplumun her kesiminin hafızalarında derin yaralar açan bir utanç vesikasıdır 12 Eylül darbesi.

Darbenin lideri Kenan Evren’in o süreçte medyadan destekçileri olduğu gibi, darbeye karşı çıkarak onurlu bir direniş sergileyen medya temsilcileri de olmuştur. Ben de 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrası süreçte Türk Haberler Ajansı (THA) İzmir bürosunda ekonomi muhabiriydim. O günlerde ajans muhabirleri, tüm olumsuzluklara karşın haber kovalayan, özel haber arayan bulan ve yazan gerçek gazetecilerdi. Ajans muhabirleri, bülten haberciliğine pek rağbet etmezdi.

Darbe günlerinde Kenan Evren darbenin gerekçelerini halka anlatmak üzere Ege gezisine çıkacak, İzmir, Manisa, Uşak illerinde meydan konuşmaları yapacaktır. THA olarak Kenan Evren’in bu programı haber haline getirilip gazetelere servis edildi. Haberin gazetelere servis edilmesinden bir saat kadar sonra Ege Ordu’dan gelen bir gurup asker tarafından Ajans temsilcisi ile haberi yazan muhabir alınıp götürüldü. Götürülme gerekçeleri şuydu;

Haberde Kenan Evren teröristlere hedef gösterilmiş!

Ajansın temsilcisi ve haberi yazan muhabir öyle bir sorgulamadan geçti ki bir daha ajansa dönemezler kaygısı duymaya başladık! O gün gelmediler, iki gün sonra geldiklerinde çok yorgun ve bitkin oldukları görülüyordu. Biz diğer ajans çalışanların da, bugünkü tabir ile ‘Terör örgütleri ile iltisaklı olup olmadığımız’ araştırıldı. Evren’in programını o dönemde ajansta stajyer olarak çalışan genç bir meslektaşımız yazmıştı. Bu onun ilk oluşturduğu atlatma haber olacaktı. O gencin Kurmay Albay olan babasının araya girmesi ile bu sıkıntıyı atlattık ama stajyerin atlatma haber sevinci az kalsın ajansın başına büyük bir bela açacaktı.

Evren arkadaşın mı?

Kenan Evren, eşi Sekine Evren’in mezarını o darbe yıllarında Manisa’ya her gelişinde ziyaret ederdi. Bu ziyareti de mutlaka darbe gerekçelerini anlatacağı gezi programları arasına sıkıştırırdı. Ben de o yıllarda  (1982) çalıştığım bir ekonomi gazetesinde Kenan Evren’in açacağı tütün piyasası ve eşinin mezarını ziyaret haberini yazacaktım. Haberi yazdım ve ertesi gün gazetede köşe yazısı olarak çıktı. Başlığı da şöyleydi;

‘Evren’in gezisinden izlenimler’

Devlet Başkanı ve Orgeneral sıfatlarını taşıyan bir darbe liderine yazımın birçok yerde Kenan Evren, ya da Evren diye seslenmem nedeniyle İzmir Fahrettin Altay Meydanı’ndaki kışlaya çağrılarak ifade vermem istendi. İstedikleri şuydu; Benim Kenan Evren ile bu samimiyetim, ya da onlara göre bu saygısız ifadelerimin dayanağı neydi? Evren benim arkadaşım mıymış? Dilim döndüğünce yazı içinde devamlı Devlet Başkanı ve Orgeneral diye tekrar yapmanın yanlış olacağını anlatmama karşın derdimi bir türlü anlatamadım. Sözüm ona Kenan Evren’i halkın gözünde küçük düşürmüşüm, bir devlet başkanına ismiyle ya da soyadı ile hitap edilemezmiş gibi sözlerle beni çokça hırpaladılar. Fakat yazı çıktığı ve de tekzip edilecek bir boşluk bulamadıkları için beni salıverdiler.

12 Eylül 1980 ve devamında darbenin acısını hala hisseden yüzbinlerin, eceli ile öldükten sonra dün olduğu gibi bugün de onun mezarına giderek protesto eylemlerinde bulunması bilemem o acıları dindirebilir mi?