1917 adlı ödüllü bir savaş film izliyordum. Birinci Dünya Savaşı’nda iki acemi askere uzak bir cephe komutanına cepheyi terk etmemeleri, aksi takdirde düşman tuzağına düşmüş olacakları emrini götürme görevi verilir. O iki asker ellerinde emir yazısı, savaşın acımasızca devam ettiği cepheleri ölümü göze alarak emri iletecekleri cepheye odaklanmıştır. Savaş gökyüzünde de sürmektedir. Bulundukları yere düşen savaş uçağında yanmakta olan bir düşman askerini kurtarmaya çalıştıkları sırada o düşman askeri askerlerden birini bıçaklar. Ağır şekilde yaralanan asker, arkadaşının kolları arasında son nefesini verirken annesine iyi bir asker olduğunu yazmasını ister. Arkadaşı tek başına görevi yerine getirir, o komutana emri iletir ve binlerce askerin hayatı kurtulur. O görevle birlikte savaş da sona ermiştir. Bir ağaç altına oturan asker kağıt kalemini çıkarır, ölen arkadaşının annesine şöyle yazar.

‘Oğlun çok iyi bir askerdi. Görev sırasında şehit oldu’

Sokakta gazeteci olduğum 1990’lı yıllarda Akşam gazetesinde çalışıyordum. O yıllarda terör şehitlerinin cenazelerinde bulundum, hatta en yakınımın cenaze törenini yazan bir gazeteciydim. Şehit ateşinin düştüğü çok şehit evine girdim. O şehit evlerinde çok ağıt dinledim, çok gözyaşı gördüm.

Belki anımsayan çıkar;

3 yıl önce sözleşmeli Piyade Er Berkay Işık, Şırnak’ta görev yaparken Irak Haftanin bölgesine gönderilmiş, orada devam eden Pençe-3 Harekâtı sırasında çıkan çatışmada şehit düşmüştü.

Tokat’ın Almus ilçesindeki Cemevi’nde kılınan cenaze namazından sonra toprağa verilmiş, annesi Hayriye Işık gözyaşları içinde oğlunun tabutuna sarılarak onunla konuşmuş ve sormuştu;

Seni böyle tabutlar içinde mi görecektim. Sesimi duyuyor musun? Acı haberlerini böyle mi alacaktım?’

Ve boğazımı düğümleyen şu sözleri ağzından çıkmıştı annenin;

‘Annem derdin yanıma gelirdin’

Oğlunun daha önce aldığı çatışma yaraları haberleri, üzülmesin diye hep saklanmış Hayriye anneden. Ama anne bu, izine geldiğinde görmüş oğlundaki o yaraları.

Amcası Rafet Işık cenaze töreninde anlatmıştı.

“Üç hafta önce ağabeyi Tolga’nın düğününe geldi. Annesi o yaraları görmüş ve sözleşmeli er olan Berkay’a ‘Gitme oğlum askere’ demiş. Berkay da ‘Hayır anne ben askerim dönmem lazım’ cevabını vermiş.”

Sözleşmeli Er Berkay, tekrar açılan o cepheye gitti, savaştı ve şehit düştü.

12 şehidimiz henüz toprağa verilmemişken, siyasilerin birbirlerini suçlamaları, ortak bildiriye imza atmadıkları gerekçesiyle birinin diğerini terör örgütü işbirlikçisi ilan etmesi çok düşündürücü. Daha bir önceki yazımda barış, birlik ve beraberlikten söz etmiştim.

Bu şehitler hepimizin şehitleri.

Senin şehidin, benim şehidim olamaz.                          

Bir daha böyle bir acı yaşamamak dileğimdir.