Dağcılık bana göre doğa sporunun çok üstünde bir şey. İnancın, pes etmemenin ve acının hikayesi… Evet evet, en çok da acının hikayesi, istenmediğin bir yerde varoluş mücadelesi.
Sanki dünyada sınırlar çizilmiş gibi insanın bu dünyada serbestçe dolaşamayacağı yerler var. Doğa bu sınırı çizmiş gibi görünüyor ama sınır tanımayan insan bu sınırları zorlamanın, keşfetmenin bir yolunu arıyor ve her şeye rağmen zorlamaya devam ediyor.
Dünya’da 8000 metrenin üzerinde 14 dağ var. Dünya’nın çatısı olarak nitelendirilen bu dağlar Himalaya ve Karakum bölgesinde toplanmış durumda, Nepal, Pakistan, Çin bütün dağcıların kutsal toprakları, resmen dağcılar için hac yolu gibi.
Dünyanın en yüksek ve en popüler rotası şüphesiz Everest... Bir dağcının rüyalarını süsleyen en popüler zirvelerden biri ve ölen dağcıların cesetleri aşağı indirilmediği için dağcıların mezarlığına dönüşmüş bir yer. K2, en zorlu parkurlardan biri, çıkan her üç dağcıdan biri ölüyor, Annapurna Dağı’nın istatistiği çıtayı bir tık daha yükseltiyor, bu tırmanışta her iki dağcıdan biri ölüyor.
Yani verilere baktığımızda yukarıların tamamen ölüm kokmasına rağmen bir cazibe merkezine dönüşmüş olması fazlasıyla ilginç değil mi?
Birkaç sene önce Netflix’te ‘14 Zirve: Hiçbir şey imkansız değildir’ diye bir belgesel izlemiştim. Benim için bazen “hiç izlemez olaydım” dediğim, bol kabuslu geri dönüşü olan, etkisinden uzun bir süre kurtulamadığım bir belgesel, hatta sanki etkisini tahmin etmiş gibi izlememek için direndiğim bir yapıttı.
Nepalli bir dağcının 7 ay gibi bir sürede 14 zirveyi tırmanma hikayesi. Ondan önceki tamamlanma süresi 16 yıl, gerisini siz düşünün... Dediği gibi 7 ayda 14 zirveyi tamamlayarak bir rekor kırdı. Resmen inancın ve adanmışlığın hikayesini izlemiş oldum.
Geçtiğimiz günlerde mutlu bir ana daha şahit oldum. Milli dağcımız Tunç Fındık da 14 zirveyi tamamladı. Onun adına üzüntüm böylesi önemli bir olayın çarşaf çarşaf haber olması gerekirken dünya bu Türk dağcıdan söz ederken bizimkiler maalesef çok üstünde durmadı bu başarının. Bir iki mecra dışında haberini görmedim.
Yeryüzünde bugüne kadar bu 14 zirveyi tamamlayan 45 kişi olduğunu düşünürsek milli dağcımız adını altın harflerle tarihe yazdırmış oldu.
Tunç Fındık’ı tebrik ediyorum, bu 14 zirvenin tamamen kişisel bir deneyim olduğunu ve dağcıların her seferinde kendi potansiyelleriyle bir yarış halinde olduklarını tahmin ediyorum. Bunun için de hikayelerinin en çok merak ettiğim yanları bu duygu değişimleri, bunu genelde kendilerine saklıyorlar.
Tunç Fındık... Bir gün bir yerlerde denk gelirsek umarım bu çılgınlığın hikayesini bana da anlatman umuduyla sevgiler…