Şarkılarımızda zarafet vardı eskiden.

Sizli,bizli, efendim,sultanım şarkıları.

'Bir bahar akşamı rastladım size' derdik.

'Sevinçli bir telaş içindeydiniz' diye seslenirdik.

Sonra hakaretin bini bir para sözler çıktı.

'Allah belanı versin!' konulu şarkılar dayattılar.

Şimdi biliyoruz ki artık vakit çek geç;

'Olmaz ilaç sine-i sad pareme'

Elinden tutardık dostluğun ve İstanbul'un bütün meyhanelerini dolaşırdık.

'Kadehinde zehir olsa' bile vız gelirdi bize.

Onur Şenli üstadımızın 'AgoraMeyhanesi'şarkısını bilmeyen var mı?

O şarkıda,'Aşkların en divanesini' ve 'Dertlerin en şahanesini' hep birlikte söylemedik mi?

Şimdi ne yazık ki'Anason kokulu masadan eksiliyor dostlar'...

Ne eski dostlar var artık, ne de eski fasıllar.

Dilimizden sadece şarkıları koparmadılar, bizi de birbirimize düşürdüler.

Kaderci, hamaset yüklü sözler dayattılar.

'İki kaşın arasına' bile silah çatar oldu insanlar.

Bizler 'Niçin baktın bana öyle' şarkısını mırıldanırken baktığımız kişi sevgilimizdi.

O'nun'Yeşil gözlerinden muhabbet kapardık', yani bir başka bakardık.

'Enginde yavaş yavaş günün minesi' solarken, galiba biz de solduk.

Çocuklarımızı bizden aldı zalim düzen.

20 yaşındaki aslan gibi delikanlıları;

Bebekleri de.

'Ham meyveyi kopardılar dalından'...

Kim başlattı bu savaşı ve kim sürdürüyorve niye bitmiyor?

Sahibi ölünce kapının önüne konulan terliklere döndük.

'Göze mi geldik biz mi unuttuk!'

Aynaların eski olması, yeni gerçekleri gizlemeye yetmiyor.

Yanarak geçtik yıllarımız yanarak.

Bizim de suçumuz var elbet;

'Sus, sus, sus kimseler duymasın' dedik.

Şimdi 'Kimseye etmem şikayet'

Ben şimdi'Küskünüm feleğe' desem,

'Derdimi ummana döksem' kimse dinlemez.

Peki, durdurabilir miyiz bu gidişi?

Eski birlik vebütünlüğümüze kavuşabilir miyiz?

Ben umutluyum.

'Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç'dediğinizi duyar gibiyim.

Gelin, 'Sevgi dolu şu gönlümüzü' harekete geçirelim;

'Hayat bayram olsun'...

Gelin kucaklaşalım.

Ömrünüz güzel geçsin.