“Zayıflığın özü, güce maruz kalmak ya da güçten korkmaktır.”
Marquis De Sade

Cumartesi günü ‘Antalya Kültür Sanat’ta ‘Felsefe Konuşmaları’ etkinliğinin konuğu, Mersin Üniversitesi’nden Prof. Taşkıner Ketenci ‘Aydınlanmanın Karanlık Yüzü: Marquis De Sade’ isimli konuşmasını gerçekleştirdi. 2 saati geçen, zihin açan, beyin kıvrımlarımızı ateşleyen ve zaman zaman duyduklarımızdan yüzümüzün şeklini değiştiren hislerle dolup taştık. Konu, Marquis De Sade ve onun anlatmak istedikleri olunca, ne demek istediğimi daha iyi anlamışsınızdır.
***
Sadizm/sadistlik kelimelerinin Marquis De Sade’nin isminden geldiğini biliyoruz ve eserlerinde erotizmin sınırlarını zorladığını da… Ancak Sade’ın yaşadığı dönem 18.yy da Aydınlanma Çağ’ı bile olsa, yazdıkları nedeniyle sürekli hapsedilmesine, kitaplarının yasaklanmasına ve en sonunda tımarhaneye kapatılmasına engel olmuyor. Oysa Marquis De Sade, bize insanların haz için yapabileceği kötülüğün sınırlarını nasıl da zorlayabileceğini anlatıyor. Prof. Taşkıner Ketenci ‘nin de dediği gibi, Marquis De Sade aslında günümüzün yozlaşmış, vicdandan ve ahlaktan yoksun suçlarına ayna tutuyor. Bugün, çocuk cinayetlerinin çoğunun temelinde, aileden birilerinin yasak hazlarının kurbanı olmaları gerçeği yok mu? Televizyonlarda, gazetelerde, internette en çok taciz, tecavüz haberleri yer almıyor mu? Yine Ketenci ‘nin belirttiğine göre, 1990lı yıllardan bugüne porno sektörünün gücünü kaybetmesinin nedeni de teşhir ve sapkınlığın rol yapmadan, videolarla yayılması, yayınlanması… Evrensel düzeyde kabul görmeyen, insanlık dışı kabul ettiğimiz, çocuk pornosu ve ensest konuları bile Marquis De Sade’ın kaleminden dökülenleri aratmayacak şekilde, bu yüzyılda karşımıza çıkıyor ne yazık ki!
***
“İnsan nedir? Onunla doğadaki tüm diğer hayvanlar arasındaki fark nedir? Kesinlikle hiç fark yoktur. İnsan da onlar gibi bu yerkürenin üzerine rastlantı sonucu yerleştirilmiştir, onlar gibi doğmuştur; onlar gibi ürer, çoğalır ve azalır; onlar gibi yaşlanır ve onlar gibi doğanın her hayvan türüne biçtiği sürenin sonunda, organlarının yapısı nedeniyle hiçliğin içine düşer.” diyerek Tanrı’yı kabul etmeyen ve anlatılarında doğayı esas alan Marquis De Sade’a göre insan, hazlarıyla yaşamalı. Ahlak kurallarını, erdemi ve dinin koyduğu yasakları da reddederek: ''Doğanın yasalarına aykırı olan tüm insani yasalar ancak küçümsenmeyi hak ederler.'' der.
***
Marquis de Sade’ın eserleri içinde, sinemaya aktarılan ve izlemeyi vicdanımın kabul etmediği ‘Salo ya da Sodom'un 120 Günü’ nü pek tavsiye etmiyorum. Sade’ın Charenton akıl hastanesindeki son yıllarını anlatan 2000 yılına ait ‘QUILLS’ isimli filmi izlediğimde ise; Geoffrey Rush’un oyunculuğuna hayran kalmıştım. Delilik ile keskin zekanın ince sınırlarında gezen diyaloglar, Sade’ın dünyasını en çarpıcı öğelerle anlatmayı başarıyor. Doug Wright’ın öyküsünden uyarlanan ‘QUILLS’ i ülkemizde de ‘Tatbikat Sahnesi’ nde Erdal Beşikçioğlu, ‘Tüy Kalemler’ ismiyle yönetiyor ve Marquis de Sade’ı tiyatro sahnesinde canlandırıyor. Keşke Antalya’ya da gelse de izleyebilsem…
***
Prof. Taşkıner Ketenci ‘nin konuşması sırasında önerdiği, Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanan ‘Yatak Odasında Felsefe’ Marquis de Sade’ın kaleminden, libertenlik eğitimi üzerine ilerleyen diyaloglardan oluşuyor. Okuma listeme eklediğim bu kitabı size de tavsiye ediyorum. Felsefe okumak, içeriği ne olursa olsun, zihni çalıştırır ve yorulan bir aklı susturmanın en güzel yolu yine, yeni kelimelerdir. Bu nedenle sizi, Marquis de Sade’ın vicdan üzerine söylediği çarpıcı sözleriyle baş başa bırakıyorum.“Vicdan azabını ortadan kaldırmak mümkün mü? Bundan kolayı olamaz, insan yalnızca yapma alışkanlığı elde etmediği şeylerden pişmanlık duyar. Size acı veren şeyleri sık sık tekrarlayın, vicdan azabından kurtulmayı başardığınızı göreceksiniz. Tutkuların meşalesini, menfaatin güçlü yasalarını çıkarın karşısına, kısa zamanda darmadağın edersiniz bu duygunuzu. Vicdan azabı günahı ispatlamaz, yalnızca kolaylıkla boyunduruk altına sokulabilinecek bir ruhu gösterir.” (Erdemle Kırbaçlanan Kadın kitabından)