5 yıl önce;
‘Çok şeyler yaptık ama yaptıklarımızın yüzde 50’si geçerli olsa bile maalesef yüzde 50’si nefretti.’ demişti bir iktidar politikacısı.
5 yıl sonra bakıyoruz değişen bir şey yok!
Nefret doluyuz. İki kutuplu bir toplum olduk.
Başkasının kötülüğünü isteyen, mutsuzluğundan keyif alan insanlar.
Şampanya, seccade, mermi, müebbet, kışkırtma gibi din, hamaset yüklü sözcükler.
Herkes bir diğeri ile kavgalı.
Dünyada böyle bir toplum var mı?
Hangi ülkede böyle bir seçim dönemi yaşanıyor?
Karşısındakine nefretle bakan bireyler olduk.
O hale getirdiler.
Ne dinlemeyi biliyoruz, ne hoşgörüyü.
Sevmemiz bile hoyrat.
Tedavisi çok zor bir dönemden geçiyoruz.
***
Nefret dilini kullananlara, kalp kıranlara asırlar önce Yunus Emre ne güzel cevap vermiş:
‘Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil’
***
Nietzsche söylemiş;
“Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Öyle bir hayat yaşadım ki
Son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan, anladım.
***
Sürekli yazıyorum, söylüyorum.
Şu nefret dilini bırakalım.
Seçime 3 gün kaldı.
Şu 3 güne dikkat!
Kim kazanırsa kazansın.
Hayat devam edecek.
Her şeye rağmen her şey güzel olacak.