Ege'de ve Doğu Akdeniz'de suların ısındığı şu günlerde iktidarın dünyaya kafa tutuşuna, muhalefetin de destek verdiğini duymak sevindirici. Türkiye'nin çıkarları oldu mu birlik ve beraberlik kaçınılmaz. İktidar/muhalefet dayanışması demokrasilerde özlenen bir şey. Yunanistan ile Türkiye arasında bölgede diyalog çağrılarına sessiz kalmamak her iki ülkenin lehinedir.

Bir Cumhurbaşkanımız vardı, ülkeye çok şey kazandırdı. Barajlar, yollar, köprüler yaptı. Renkli bir kişilikti. Herkes O'na 'Baba' derdi. Geçenlerde ölümünün 5'inci yılında anıldı. Seveni de çoktu, sevmeyeni de.

Süleyman Demirel'den söz ediyorum. Birçok seçim gezisini takip etmiş bir gazeteci olarak onunla ilgili birçok anı biriktirdim.

12 Eylül 1980 darbesinin lideri Kenan Evren, darbeden birkaç ay sonra İzmir Cumhuriyet Meydanı'nda bir miting düzenlemişti. Türk Haberler Ajansı (THA) muhabiri olarak izlediğim mitingde yaptığı konuşmasını 'Ege bir barış gölü olacaktır!' diye tamamlamış, çoğu gazeteci mitingi terk ettiği için bu sözleri notlarına düşmemişti. THA o dönem yazdığına güvenilir bir ajanstı. Haber gazetelerde THA kaynaklı çıkmıştı. Başlık da Evren'in o sön sözleri olmuştu: 'Ege bir barış gölü olacak!'

Yasaklı lider olmasına rağmen Demirel, Kenan Evren'in bu sözlerine bir gün sonra şöyle ayar çekmişti;

'Ege bir Yunan gölü değildir, Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir.'

Demirel çok akıllıydı, okuldaki hocası da üstün zeka!

Rahmetli Necmettin Erbakan'dı hocası.

Demirel iktidarını 'Kadayıfın altı kızardı' diye eleştiren oydu.

Bilim adamı bir ana muhalefet partisi parti lideri vardı, sevimli. Prof. Dr. Erdal İnönü.

Siyasetçi demeye bin şahit ister gibisinden. İroni dolu konuşmalar yapardı, kimseyi incitmeden.

Miting alanındaki kadınlı erkekli fıstık üreticilerine 'Bu fıstıkları nasıl pazarlıyorsunuz?' diye sormuştu da meydan kahkahadan kırılmıştı. O iyi ve güzel bir insandı.

Mesela 'Tonton' bir başbakanımız vardı. Sonra Cumhurbaşkanı oldu.

Kapalı ekonomiyi açtı, liberalizmi getirdi, fakat kapıdan giren vahşi ekonomi oldu.

Sonra 'Baba'nın kızı Başbakan oldu. O'na da 'Bacı' dedik.

Tansu Çiller ilk kadın Başbakanımızdı.

Gelmiş geçmiş en çok pot kıran, gaf yapan başbakandı.

Aydınların yakıldığı Sivas Madımak katliamından sonra şöyle bir açıklama yapmıştı: 'Otelin etrafındaki vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır!'

Bir mitingde vatandaşları 'Cenab-ı Allah'ı size emanet ediyorum!' diye selamlamıştı. 'Kadınlarımız işsizleştirildi!' diyeceğine, 'İşsizlerimiz kadınlaştırıldı!' demişti. Dönemin iktidarını eleştirirken 'İstikrarsız!' diyeceğine 'İktidarsız!' demişti.

Siyaset tarihinin en büyük ayıbını yaptı.

Tarihe potları ve gafları ile geçti.

'Nerede bir zalim varsa onun yanında olacağız!' diyen eski bir başbakanımız vardı. Bingöl'de konuşurken 'Diyarbakır! Diyarbakır! Diyarbakııır! Cevap vermiyorsunuz, Diyarbakır. Ama duymuyorlar!' diyen bir Başbakan ve Cumhurbaşkanımız oldu.

'Biz Başbakan gibi söz verip, sözünde duranlardan değiliz' diyen bir ana muhalefet liderimiz de mevcut!

Türk siyasetinde pot kıran, gaf yapan çok lider gördük.

Ama hiçbiri diğerini aşağılamadı. Hepsi toplumun tümünü kucakladı.

Bölmedi, ötekileştirmedi.

Kırdıkları potlar, yaptıkları gaflarla...

İyisi ile kötüsü ile bizim liderlerimizdi.