Erden Eruç; tam bir maceraperest ve rekor canavarı, hali hazırda 18 rekora imza atarak Guinness Dünya Rekorları Kitabı'na adını yazdıran efsane bir isim... Dağcı, bisikletçi, denizci…
Devrialem, çocukluğumdan bu yana beni en çok heyecanlandıran kelimelerden biridir. Bunu da beynime kazıyan Jules Verne’in ‘80 Günde Devrialem’ kitabıdır ve bu kitap birçok kez beyaz perdeye yansımıştır.
Eruç’un asıl amacı bu işi tamamen kas gücüyle yapabilmekti. Bu işi 1997’den itibaren kafaya koymuş, belki de bir başlangıç noktası ararken trajik bir olay yaşamıştır. 2002 yılında birlikte kaya tırmanışı yaparken arkadaşı Göran Kropp hayatını kaybediyor. Göran Kropp, İsveç’ten Nepal’e kendi kamp yükünü bisikletiyle çekerek Everest’e tırmanmış bir dağcı. O da bir kas gücü canavarı. Arkadaşının ölümünün ardından hayatın çok kısa olduğuna kanaat getirip planlarını devreye sokar, öncelikle arkadaşının anısına 6 kıtanın en yüksek zirvelerini seçerek 6 zirve projesini başlatır. İlk zirvesi için 9 bin kilometre pedal çevirir.
2006 yılına gelindiğinde ona bir ilki yaşatacak olay gerçekleşir. Kanarya Adaları’ndan kürek çekerek tam 96 günde Atlas Okyanusu geçişini tamamlar ve bu ona ‘Kürekle okyanus geçen ilk Türk’ olma unvanını kazandırır. Hayatta hep böyle olmaz mı? Sadece başlamak gerekir, sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir. Tecrübe kazandıkça asla orada kalmaz hep daha büyük planlar arka arkaya gelmeye başlar. Başarmak böyle bir his ‘bunu başardıysam bunları da başarırım’ der ve o da artık daha büyük bir adım atar.
2007-2012 yılları arasında tam tamına 5 yıl 11 günde kas gücüyle devrialemi tamamlayan tarihte ilk ve tek kişi olarak daha büyük bir başarıya imza atar. Aynı zamanda üç okyanusu kürekle geçen tek kişidir. Okyanus kürekçisi olarak üst üste birçok rekora imza atan çılgın bir Türk.
Düşünsenize bir kayık iki kürekle hiçliğin ortasında büyük bir mücadele. Nasıl bir psikoloji, nasıl bir azim algılamakta güçlük çekiyorum. Bu çılgınlığı yapanın da bir Türk olması nasıl da gururlandırıyor insanı anlatamam.
Kıtaları kürekle geçerken Altı Zirve Projesi’ne de devam etti. Bu yolculuk yatay ve dikey olarak sürdü. Everest, Elbrus ve Aconcagua zirvelerini bütçeden kaynaklı sorunlar nedeniyle es geçse de Denali, Kosciuszko, Kilimanjaro zirvelerini tırmanışa kadar olan yolları yine bisikletiyle tamamlayarak bu zirvelere ulaştı.
Bu uzun yolculuğun masrafının yarısını kendi bütçesinden finanse etti.
Bütün bu maceralarını ‘Dalgalar Beni Çağırır’ kitabında topladı.
Benim en çok merak ettiğim ise denizleri mesken tutmuş maceraperestler ya da gezginler normal hayata nasıl dönüyor? Onlar sabit, normal bir hayat yaşayabilirler mi? Hiç sanmıyorum. Eninde sonunda en çok var olabildikleri alanlara geri dönerler.
Bence Eruç da en kısa zamanda başka bir projeyle yine yollara düşecek.