Bir gün Kaleiçi'nin; gerçekten tarihi ve doğal güzelliklere sahip bir yer olduğunu herkes daha iyi anlayacaktır mutlaka!
Ama ne zaman?
Zaman geçiyor; kendi hızında. Daha ne kadar bir zaman geçmesi lazım ki; Antalya'nın bir mahallesinden bile daha küçük sayılacak bir Kaleiçi'mizi 'tertemiz' olarak göreceğiz.
Çok mu zor acaba?
Valilik, Kaymakamlık, Belediyeler ile Kültür ve Turizm Bakanlığı neden el ele verip de bir 'Kaleiçi restore projesi' gerçekleştirmiyorlar?
Neden?
Her Belediye Başkanlarımız; kendi bütçe ve yatırımlarına göre Kaleiçi'ne 'parça parça' bir şeyler yapıp gidiyorlar!
Dönüp arkaya bakmıyorlar; 'Nasıl oldu?' demiyorlar!
2000'li yıllardan itibaren daha sürekli kalıp yaşıyor ve gözlemliyorum Kaleiçi'ni!
Yapılan hizmetlerin elbet Kaleiçi'ne faydası vardır ama mesele bu değil ki!
Halbuki şu anda 'görev başında' olan bütün yetkililerin; en az bir defa Avrupa ülkelerine gidip; oradaki tarihi ve turistik yerleri gezdiklerinden eminim.
Ama ne fayda!
'Neden bizim Kaleiçi de oradaki yerler gibi; temiz ve güzel bir yer olmasın! Haydi, el ele verip burayı bir 'bütün' halinde ele alıp 'restore' ettirelim.' demelerini bekliyoruz ama demiyorlar!
Kaleiçi'nde yapılan sohbet toplantılarında Belediye Başkanlarımız; hep 'çok başlı bir Kaleiçi var!' deyip dert yanmışlardır. Fakat içlerinden hiç birisi de bu çok başlı, sorunları çok olan Kaleiçi'nin yönetimini 'tek bir başa' inmesini sağlayamamışlardır!
NÖBETÇİ DOKTOR GİBİLER
Kaleiçi'nin sorunlarını dinleyenlerin hiç birinde süreklilik ve yaptırım gücüne sahiplik yoktur.
Çoook toplu sohbet konuşmaları dinledim fakat ortaya çıkartılan 'somut' bir çözüm göremedim.
Kaleiçi'ndeki konaklardaki 'güzelliklerin sahibi' ne Bakanlık ve ne de bir başka resmi Kurumdur!
'Özel şahıslar' Kaleiçi'nin bugünkü güzel ev sahipleri olanlardır. Tabi bunların içinde konakları satın alıp (yatırım için) öylece çürümesini seyredenler de var!
Kaleiçi'nde ne Bakanlığın ve ne de Belediyelerin bir 'mülkleri' yoktur.
Bir iki Odalardan alan oldu ama onlarında hiç faydası olmadı.
'Cemiyet' var; Kaleiçi'ne turist gibi girip çıkıyorlar. Kapılarının karşısındaki yıkık harabe ve çöplükleri bile görmüyorlar!
2022 YILININ BAŞINDAYIZ: KİM GÖRÜYOR Kİ?
Bana inanmayanlar; Dönerciler Çarşısı girişinden Üçkapılar istikametine giden İmaret Sokak'ın civarındaki harabe ve pislik içinde olan bu yerlerin; 'kaç yıldır' böyle durduğunu bir araştırsınlar lütfen!
Ben gelip oradan geçen turistlerden çok utanıyorum. Onlara böyle yerler gösterdiğimiz için.
Ben utanıyorum Üçkapılar'daki basamaklarda dilenen insanların; turistlerin çektikleri her fotoğrafta çıkmasından!
Lütfen birileri de utansın artık ki; bu çirkinliklerden hep beraber kurtulalım.
HAZİNE ARAMIŞLAR!
Milyonlarca liralık döviz vererek satın alınan 'kör kameralar' yine görmesi gereken şeyleri görmemişlerdir!
1- Mermerlibanyo Sokak'taki wc muslukları çalınıyor diye sizlerle paylaşmıştım. Geçen hafta yine musluklarını kırıp çalmış adi herifler! Kimse görmemiş onları. WC'de kamera yok ama (!) civarda onlarca senin benim göz bebeğimin rengini gören kameralar var. Var ama böyle olayları her nedense göremiyorlar!
2- Keçili Park'tan aşağıya inerken; eski 'Yanık Hastane' harabelerinin olduğu ağaçlık alanda 'iki tane mağara' vardır. Birisi küçük, diğeri biraz daha büyüktür. Ben de uzun zamandır görmemiştim burayı. Duydum Ki; buradaki büyük mağaraya giren kişiler, içerde yedi metrelik bir kazı yapmışlar ve toprağı da mağaranın içine yığmışlar!
Gittim görüntüledim ve araştırdım. Etrafta hiçbir iz yok. Zaten her taraf çöplük gibi pislik içinde idi. Sapa bir yer olduğu için oraya ya başka amaçlarla bazı kişilerin gelip gittiklerini duydum.
YANİ?
Antalya ve Kaleiçi'nin göbeğinde yedi metrelik çukur kazarak 'hazine' arayanları; ne vatandaş ve ne de 'kör kameralar' görmemişler!
…
Gel de Kaleiçi'nin tarihi ve doğal güzelliklerini parçalayan bu insanların yaptıklarına üzülme ya da kahrolma!
…
Kaleiçi'ne esnaf, vatandaş ve yetkililer mutlaka sahip çıkmalıdırlar. polis ve zabıta bizlere bir 'Alo' kadar yakınlar.
Lütfen Kaleiçi'ni koruyalım ve daha çok sevelim.
::: :::
BİR 'ŞARAPÇI HASAN' VARDI!
Kandiller Sokak'taki eski atölyeme;50 yaşlarında, saçı sakalı bir birine karışmış, başında kasketi ile birisi geldi.
Elinde 20x30 cm ölçülerinde bir resim vardı.
'Abi bu resme benim adım yazar mısınız?' dedi.
'Adınız ne?' diye sordum.
'Şarapçı Hasan' dedi.
Ben de aynen öyle yazdım.
…
Bu olaydan sonra her gün önünden geçtiğim de onu daha dikkatle izlemeye başladım. Genellikle 'kupa/Fincan' şeklindeki bardakta 'çay' içer gibi 'şarap' içtiğini öğrendim. Üç kapılar doğru giden onlarca turistin hiç birisine ne 'laf' attığını ve ne de sarkıntılık ettiğini duymadım. Bir 'yurtdışı mazi hikayesinin' olduğunu hatırlıyorum. Turistlerle kapısının önünde Almanca sohbet ettiğini görünce çok şaşırmıştım.
Ve memnun olmuştum. Çünkü turistlere karşı bir saygısızlık yapmıyordu.
Bir gün 'rahmetlik' olduğunu duyduğumda çok üzülmüştüm.
Geçen gün otoparkta onu daha iyi tanıyan bir arkadaşımızla onun hakkında sohbet ederken; arkadaşım;
'İşte bu Hasan'ın şarap bardağı. Hala burada duruyor!' dediğinde 'hazine' bulmuş gibi oldum ve çok sevindim. Hemen fotoğrafını çektim.
Ve rahmetle andım Şarapçı Hasan'ı…
Çünkü o da Kaleiçi'nin gizli kalmış portrelerinden birisi idi.