Bu sene yağmurlu ve karlı günlerimiz çok oldu. Umarız barajlarımız ve yer altı sularımız dolup taşar. Derelerimiz önlerini kapatan HES engellerini aşıp; geçtiği her yere bereket götürür.

SU

Hava kadar önemli ve bizleri yaşatan tek kaynak. Tabiat kendi dengesini kurmuş. Sular buharlaşıp bulutları oluşturuyor ve yağmur olarak tekrar dönüyor.

AMA

Tabiatın bu güzel dengesini insanlar bilerek veya bilmeyerek bozmaya başlayınca; yağmurların takvimi değişti. İnsanlar şaşırdı ama 'Tabiat Ana' kendini engelleyenleri affetmedi.

Yağmur suları ve derelerin taşıdığı sular; insanlar, hayvanlar ve bitkiler için 'yaşam' demekti! Barajlar, HES'ler ve boşa tüketilen sular yağmurların yönünü de değiştirdi.

Bugün bile insanlar bu değişikliğin nedenini anlamazlıktan geliyorlar ve aynı hataları yapmaya devam ediyorlar.

KÜRESEL ISINMA

Tüm dünyada yapılan hatalar; yağmur sularını ve kar yağışlarının nedenleri üzerinde düşünmeye başlattı.

Nedenler belliydi ama hiçbir ülke aldırış bile etmiyordu. Suların aşırı tüketilmesi, kirletilmesi ve su kaynaklarının azalması bir panik havası yaratmaya başladı.

Yeraltı sularının sulu tarımda aşırı tüketilmesi; obruk denilen dev çukurlara neden oldu.

İnşaatlar, oto yıkamalar, golf sahasındaki çimlerin sulanması gibi nedenler de su israfını artırıyordu.

SU… SU…

Bugün Afrika, Amerika kıtalarında ve diğer kıtalarda; çok ciddi su savaşları veya su ticaretleri olmaktadır.

Hayvanlar susuzluktan ölmektedirler.

Ağaçlar kurumaktadır.

SU, KIT BİR KAYNAK OLDU

Nedenleri belli. Belediyeler bu konuda ellerinden geleni yapsa da; devletin tüm ülkede çok ciddi su koruma tedbirlerini acil olarak başlatması şarttır.

Japonya su kaynaklarını ve yağmur sularını nasıl değerlendiriyorsa; ülkemiz de bunu aynen uygulamalıdır.

Bir damla su bile israf edilmemelidir felsefesini dini ve milli duygularla harmanlayıp; insanlarımıza öğretilmelidir.

Su kullanımı mutlaka denetlenmelidir.

Ailelerin 'Nasıl su tasarruf edilir?' şeklinde eğitimine ağırlık verilmelidir.

Korona'dan ve ekonomik sıkıntılardan sonra; bir de bu 'su yok' sıkıntısına düşmeyelim. El ele verip tasarruf yapalım.

Yıllar önce alt yapı çalışmaları sırasında; ASAT işçilerini de tanıdım. Özverili bir çaba içerindeydiler.

Geçen hafta akşamüstü iki ASAT işçisi; atölyeme gelerek selam verdiler. Ayaküstü sohbetten sonra; ben yine dayanamadım sordum:

'Bu aletler nedir? Ne yapıyorsunuz?'

Kapı önüne çıkarak ne yaptıklarını bana anlattılar.

Uzun çubuklu olanla fiziki su akıntı sesini dinleyebiliyormuş. Öteki aletli olanlar da elektronik olarak kaçak su sesini kulaklığa veriyormuş.

Daha önce de duymuştum; Kaleiçi'nde epeyce bir kaçak su sızıntısı var diye!

Yangın hortumlarıyla dükkan önü sulayanlar, kapı önü yıkayanlar veya sokak çeşmelerinde paspas ve oto yıkayanlar her zaman oldu. Kimse karışmadı.

Ama karışmamız lazım ki bu su israfı önlenebilsin; öyle değil mi?

ASAT'ın bu tür bir çabası; mutlaka su israfını önlemeye yöneliktir. Bunu tüm belediye ve kurumlarda görmemiz gerekiyor.

Not: Hastane ve cami tuvaletlerinde devamlı açık bırakılan musluklardan akan sular da bir milli servettir. Oralarda da önlemler alınmalıdır.