Başarı öyküleri ile dolu yaşamlar.
Ardından kiralanan sevinçler ve beklenmedik ölümler.
Güney Afrika CumhuriyetiJohannesburg'da 13 Eylül 1960'ta doğdu.
Beyazların oturduğu orta sınıf bir mahallede büyüdü.
Siyah bir garsonun beyazlar tarafından tartaklandığına tanıklık etti.
Eczacı olmak istiyordu, askere gitti!
19 kişinin öldüğü, 217 kişinin yaralandığı bombalı saldırıyı gördü.
Gazeteci olmaya karar verdi, spor fotoğrafçısı oldu.
Hırslıydı; vahşeti fotoğraflamak istiyordu.
O'nun yaşamını değiştiren de bu hırsı oldu.
Birleşmiş Milletler'e ait insani yardım gemisiyle Güney Sudan'a gitti.
Köy halkına mısır dağıtacaklardı, o köy dışına çıktı.
Bir kilometre kadar kamptan uzaklaşmıştı ki hayatını değiştirecek olaylakarşılaştı:
Küçük kız çocuğu yığılıp kalmıştı ve hemen arkasında ölmesini bekleyen yırtıcı bir akbaba vardı.
Akbabayı korkutup kaçırmamak için 10 metre kadar yaklaştı.
Ve deklanşöre bastı.
Fotoğraf; Bir akbaba ve ölmesini beklediği siyahi çocuk; Vahşete bir adım.
Gazeteci Kevin Carter, gazeteci olmadan önce tanıklık ettiği siyahi garson çocukla aynı renkteki o kız çocuğuna yardım edip akbabayı kaçırtacağına, yapmamıştı.
Fotoğrafı çekti, ardına bakmadan çekip gitti.
O gazeteci, siyahi garson lehine tanıklık yaparkenmutlu olmuştu.
Ne yazık ki hırsına hakim olamamış, oküçük kızın hayatını bir sevinç uğruna akbabaya teslim etmişti.O'nun mutsuzluğunu kiralamıştı.
Fotoğraf New York Times'ta yayınlanmıştı.
O fotoğrafla Pulitzer Ödülü aldı.
Fakat o fotoğraf dünyada büyük bir tartışmaya neden oldu.
Kimi, yardım torbasını alan annesinin gelip çocuğu götürdüğü söyledi.
Kimi, akbabaya yem olduğunu...
O artık dünya kamuoyunun hedefindeydi.
O çocuğu nasıl da vahşete terk etmişti?
Savunması şuydu;
'Ben yardım görevlisi değilim, gazeteciyim!'
O'na'Vahşet Paparazzisi' dediler.
Buna dayanamadı ve 27 Temmuz 1994'te, bundan 24 yıl önce intihar etti.
Arabasının egzozunu oturduğu koltuğa verdi.
Koltuğa bıraktığı notta şu cümle dikkat çekiyordu;
'Ben gerçekten, gerçekten üzgünüm, para için sevinç kiralık.'
Şunu sorguluyoruz. Önce insan mı olmalı, yoksa gazeteci mi?
O çocuğun yaşamı Pulitzer ödülünden daha mı değersiz?
Buyurun, yorum serbest.
Bekliyorum.