'Komünist yuvası!'dedi toprak ağaları... 'Kız erkek yan yana halay çekiyor! Ayıptır, günahtır!' diye bağırdı gericiler.

Onlar bastırdı, dönemin iktidarı kapattı. Ana muhalefet de fazla karşı çıkmayıncakapatıldı.

Acababir iki örnek bırakılabilir miydi? Tamamını kapattılar.

Onlar umudun yeşermesinden korktular.

Oysa öykümüz ne güzel başlamıştı.

1923 yılında kurulan Cumhuriyet Türkiye'sinin nüfusu yaklaşık 13 milyondu.

Nüfusun yüzde 84'ü köylerde yaşıyordu.40 bin köyün 38 bininde okul yoktu.

Yüzde 10'u okuryazardı.1924 yılında Anayasa'ya konuldu;'İlköğretim zorunlu ve parasızdır!'

Okuryazar oranı 1935 yılında yüzde 25'e yükseldi.

Kolay mı, öyle hemen Arapçadan, Osmanlıcadan, Farsçadan Türkçe okuyup yazmaya geçmek?

Aydınlanma önce köylerde başladı.Köye öğretmenler gerekiyordu.Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç adlı kahramanlar 'Biz yaparız' dediler. Dünyaya parmak ısırtan bir projeleri vardı. Köy Enstitülerini kurdular.Dünyanın kıskandığı bir eğitim sistemi.

Bu ülkenin aydınlanması için gece gündüz çalıştılar.

Ölüm tehditleri de aldılar. Bellerini kırmaya kalkışanlar oldu.

Yılmadılar. 1937 ile 1946 arasında 20 Köy Enstitüsü açıldı. 20 enstitüde 723 bina yapıldı. Belirlenmiş merkezlere 100 km. yol açıldı. Öğrenci ve eğiticiler tarafından sulama yapıldı.Dekarlarca bağ ve bahçe kuruldu. Tonlarca patates, soğan, mercimek, pirinç, arpa, yulaf ekildi, dikildi.

Üretim içinde eğitimöğretim yapıldı.Sanat ihmal edilmedi. Öyle ya 'Sanatsız kalmış toplumların hayat damarlarından biri kopmuş demektir' diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkeleri de korunacaktı. Aşık Veysel mesela, saz çalmasını öğretti.

Öğrenciler tarladan çıkıp ünlü müzisyenlerden keman, trompet dersleri aldılar.Anton Çehov'un eserlerini oynadı mesela öğrenciler.Shakespeare'den şiirler okudular.Bu arada önemli köy romancılarımız, köy şairlerimiz doğdu.

Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Dursun Akçam ve diğerleri.

***

Ve korkunç son!

'Bunlar komünist yuvaları!'

'Kız ve erkek öğrencilerin bir arada okuması ahlaksızlıktır'

'Verilen eğitim ve yapılan çalışmalar ahlak anlayışımıza aykırıdır.'

Dinci kesimlerin eleştirileri ile köy ağaları iktidara baskı yaptı.

27 Ocak 1954 tarihinde, 66 yıl önce bir aydınlanma sona erdirildi.

Köy Enstitüleri kapatıldı.

***

Peki, Köy Enstitüleri kapatılmasaydı ne olacaktı?

Çin'den naylon pirinç ve bilmem neredensaman ithal etmeyecektik.

Genleri bozulmuş ürün yemeyecektik.

İşsizimiz azalacaktı.

Şiir okuyan, saz çalan, Mozart dinleyen köylümüz olacaktı.

Geç mi kaldık? Hayır.

İzmir'den bir ses duydum.

Köy Enstitüleri yeşerecekmiş.

Tarım üniversitesi ve köylerde tarım okulları kurulacakmış.

Bekleyip göreceğiz.