Yağcılık zor iştir aslında. Mesela bizim meslekte birilerinin ayağını kaydırabilmek için genel yayın yönetmenine yağcılık yapman gerekiyor. Çoğu yönetmen için de bilgi, beceri ve yetenek hiç önemli değildir. İyi yağcı malı götürür. Karşılıklı alışveriştir bu. Yönetici kendisinden güçlü birini yanında çalıştırmaz. Kendisi devamlı yağlansın yeter!

Yağcılığı iyi yapamazsan kapı önüne koyulursun. Hele bugünlerde bir gazeteci için kapı önüne koyulmak çok acıdır. Başka bir gazetede yer bulamazsın. Televizyon ve gazetelerde iş yoktur sana, zira oraları doludur. Bunalıma girersin. Parasız kalırsın. Kartvizitin yoktur. Ne yapacaksın o zaman, bizim meslekte her zaman yazdım söyledim. Ya palto tutacaksın ya da kafa atacaksın.Palto tutarsan yaşarsın, kafa atarsan kaybolup gidersin.

Bu bürokraside de böyledir. Yağ çekerek, el etek öperek iş ve mevki sahibi oluyorsun. Çok eski meslektir yağcılık.Yağcılığın biraz daha ilerlemiş haline Osmanlı'da Dalkavukluk diyorlardı ve mesleğin adı vardı: Dalkavukluk.

***

Padişahın biri patlıcanı çok severmiş. Dalkavuğu da;'Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor, akşam olsa da yesek' dermiş.Padişah zamanla patlıcandan nefret etmeye başlamış. Dalkavuk da padişahın 'patlıcan' sözünü tamamlamadan'Aman padişahım bu patlıcanın yenilmesini yasaklamak lazım'diye eklermiş.Bu konuşmaları duyan biri padişahın olmadığı ortamda dalkavuğa sormuş;'Yahu sen bir zamanlar patlıcanı adeta göklere çıkarırdın, şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun, nasıl olur da bu kadar değişebilirsin, hayret.'Dalkavuk hemen yanıtlamış:'Bana bak arkadaş, ben patlıcanın değil padişahın dalkavuğuyum anladın mı?'

***

Dalkavukluğun dereceleri vardı. Bu en büyüğü olmalı:

Üçüncü Sultan Ahmet kendisine hediye edilen çok kıymetli bir zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlerine göstererek:'Acaba bundan, daha kıymetli yüzük var mıdır?' diye sormuş. 'Hayır efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz'cevabını verdikleri halde yalnız sadrazam Nevşehirli İbrahim paşa itiraz etmiş:

-'Bundan daha kıymetli bir şey vardır padişahım!'

- 'Nedir?'

- 'O yüzüğün takıldığı parmak!'

***

Bazen onur kazanır;

Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendi'yi birtakım basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun birgün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:'Efendim!' der,'Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?'

Halet Efendi cevap verir:

- 'Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir 'efendilik' var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.'

Güzel bir hafta sonu tatili dilerim.