İlki dedi ki...

'Nedir bu başımda çıkanlar? Bilirsin sen.'

Onlarca senaryonun işgaline uğradı beynim.

Kalbimin ortasına saplandı bıçak. Kıpırdayamadım. Eğer hareket edersem, saplanan bıçağın daha çok kanatacağını bildiğimden. Sesimin rengiyle oynama gayreti, sahte gülüşlerle konunun ağırlığını hafifletme şaklabanlığı, iç sesimle ruhuma verilen telkinler içindeydim.

* * *

İkincisi dedi ki...

'Sana sevineceğin bir haber. Biliyor musun uykusuzum günlerdir. Heyecanlıyım, mutluyum.'

Masumiyetinin karşısında kederlendim.

Ruhum, sabıkalı olduğuna inandığım duygu karşısında bir kez daha yenik düşmenin çaresizliğinde. Öyle naif, öyle duruydu ki gözlerindeki. Sadece gülümseyebildim, fırtınanın tam ortasındayken beynim.

* * *

Üçüncüsü dedi ki...

'Babamı kaybedecek yaşta değilmişim. Büyümemişim meğer.'

Yarısını annesiyle göndermiş biri olarak, kalbimin hiç geçmeyen sızısı ile sımsıkı sarıldım ona. Tek söz söyleyemedim. Canım çok acıdı.

* * *

Dördüncüsü dedi ki...

'En sevdiğin şarkıyı söylüyor Sezen.'

Telefonu uzattı Sezen'e mikrofon olarak. İstanbul'dan 'Gitme' dedi Sezen, Antalya'daki bana. Dağıldım. Toplandım. Ağlamamak için zapt edilen sesimle teşekkür ettim.

* * *

Beşincisi dedi ki...

'Senin annen nereye gitti?'

Ölümün ayrılık olduğunu anlatmam gerekiyordu, en anlayabileceği cümlelerle.
'Annem artık eve gelmiyor ama ben onun olduğu yere gideceğim bir gün' dedim.

Koşarak yanıma geldi. Islak, kaçamak, sımsıcak, küçücük bir öpücük kondu yanağıma ve 'Özür dilerim Selmacığım' dedi…

* * *

Tüm bu satırları, canım arkadaşımın 4 yaşındaki kızı Melis'in ablasının elindeki oyuncağı almak için söylediği 'Niye vermiyorsun ki? Paylaşmak güzeldir Aylin' cümlesi yazdırdı.

'Paylaşmak güzeldir…'

O küçücük kızın söylediği bu cümle, hayatın tek başına yaşanamayacağının diyalog ve duygularını hatırlattı bana.

Mutluluğun sevdiklerinle paylaşıldığında arttığını...

Kederin sevdiklerinle paylaşıldığında azaldığını...

Yaşanılanların paylaşıldıkça anlam kazandığını…