Bir evde misafir olmak gibi hissediyorum bazen.

Dünya üzerinde gezinen bir misafir gibi, bazen kendimi yabancı bir evde buluyorum. Misafirperverlikle karşılanıyorum, hoş geldin diyorlar bana, sofralarını açıyorlar. 

Ne getirirsem kabul ediyorlar, içimdeki acıları, sevinçleri dinliyorlar sabırla. Uygun görülen odalarda yatıyorum, sessiz sedasız, tüm kural ve nezaketlere uyan bir misafir gibi.

Kabul etmek her şeyi; yemekleri, hikayeleri.

Ama sabreder, sükûnetle dinlerim evin sesini. Gözlerimle değil, kalbimle anlamaya çalışırım. Misafirlik budur işte; öğrenme, katkıda bulunma ama belirli bir çizgide durma sanatı.

Saygı duymak, uyum sağlamak, her şeye rağmen huzursuzluğu göğüslemek.

Yatacak yer aramak, uyumak için en uygun köşeyi kollamak.

Duvarlarda yabancı resimler, mobilyaların yerleşimi bambaşka. Adımlarım titrek ve adeta tedirgin.

Gözlerim çevreyi süzüyor. Neresi uygun, neresi değil bilemiyorum. Misafir olmak dediğin işte böyle bir şey.

Koltukların yumuşacık kollarına yerleşip, çayın demlenmesini beklerken, içimde bir sızı gibi duran o misafirlik duygusuyla boğuşurum.

Her istediğimi yapamam tabii ki. O evin duvarları arasında, kendi kendime dans edemem.

İzlediğim televizyon kanalı, o günkü dizim olamaz. Misafir olmak dediğin, ev sahibinin rengine boyanmak demek bir yerde.

Oysa benim ruhum, özgürlüğün en yükseklerinde dolaşırken, o evde bir misafir gibi titreyip duruyordu.

Çünkü misafirlik böyle, kendi rahatını değil, evin düzenini düşünmek gerek.

Rahat değilim ama burada, hissediyorum derinlerde.

Kafama göre davranamam, sınırlar çizer çünkü bu misafirlik.
Saygı duyarak dolaştım, alttan aldım her şeyi. Huzur vermedi burası bana, yabancıyım.

Kendimi bulamadım bu duvarların arasında. Tedirgin oldum, her adımı düşünerek attım.
Misafirlik yorgun düşürdü beni. Kendi evimdeymişim gibi değilim.

Sözcüklerimin yankısı bile farklı gelir kulağıma. Kendi dilimde konuşan bir ev bulamamışken henüz.

Misafirlik, ince bir hastalık gibi. 

Sizi rahatsız eder, sizi kendi varlığınızı sorgulamaya iter.

Her hareketinizde, her sözünüzde dikkatli olmak zorundasınızdır. Çünkü misafirlik, saygı ve nezaket ister. Kendi arzularınızı geri planda bırakır, ev sahibinin istekleri doğrultusunda hareket edersiniz.

Her adımda dikkatli olmalıyım, incitmemeliyim kalplerini. Yemek ikram ettiklerinde kabul ederim. Nasıl yersem yerim işte.

İçimde bir huzursuzluk var. Misafirlik hafiftir ama ağırdır içimde.

Burada her hareketim tedirgin.

Ev sahibi rahat, ben rahatsızım. Özgürce nefes alamıyorum duvarların arasında. Sonsuz bir misafirlik gibi gelir bana.

Bu evde tam anlamıyla kendim olamıyorum, istediğim gibi davranamıyorum. Kendi evimdeymişim gibi değilim.

Kendimi bulamamak, her adımda titizlikle davranmak zorunda olmak, bir yabancı gibi hissetmek…

Belki de kendime yabancılaşıyorum burada, duvarlar arasında kayboluyorum. Misafirliğin incelikleri ve özverisiyle, içimdeki huzursuzluğu bastırıp, saygıyla her şeyi kabul ediyorum. Dışarıdan bakıldığında mutlu, uyumlu bir misafir gibi görünüyorum belki de.  

Evin düzenini bozmamaya özen gösteriyorum. Misafirken saygı duyar, alttan alırım her şeyi. Ama zamanla bir yük olmaya başlar bu rol.

Kafamdaki soru beni yer bitirir, "Nerede misafirim?"

Ve evden ayrılırken bir rahatlama gelir üstüme.

Bu misafirlikten kurtulmanın hafifliğiyle, yeniden nefes alırım özgürce. Belki de asıl yuvamı aramalıyım sadece. Sakin limanımı bulmalıyım.

Yurdum nerde, evim hangi sığınak benim?

Bu dünya bir konukhane mi, geçici bir durak mı?

Kimi zaman bir ormanın gölgesinde, kimi zaman sarp kayalar arasında, kimi zaman denizin derin maviliğinde, kimi zaman da çölün sıcak kumlarında misafirim öylece.

Misafirlikten hoşlanmazsın belki, ama bu duyguyu tanırsın. Kendi evinden uzakta, bir yabancı gibi. Buraya ait hissetmiyorsun demek başka bir şey.  

Derin bir özlem, belki de kaygılı bir eylem bu. Kimdir ev sahibin, nerede misafirsin, bilemezsin.

Sonra bir gün gelir kendi evimin kokusunu ararım, kendi yurdumun toprağını özlerim.

Misafirlik biter, hafiflerim. Ev sahibine teşekkür eder sessiz sedasız süzülüp ayrılırım evden.

Belki bir gün kendi evimde olurum kendi yurdumda. O zaman anlarım misafirlik neymiş gerçekten. Misafirlik sona ermiştir ama bir şeyler katar yine de.

Kendi kimliğimle, kendi evimle yeniden bağlantı kurma isteği uyandırır içimde.

Özgürlüğüme susamışım, sınırlar bana ağır gelir. Kalbimdeki vatan arayışı beni yönlendirir.

Rüzgarla süzülürüm, dağlarla buluşurum. Gökyüzünün sonsuz maviliğinde kaybolurum. Gecenin sessizliğini bile duyarım. Güneşin doğuşunda, doğarım yeniden.

Ruhumun huzuru, gerçek yuvam olana dek...