Teknik direktörlerin yerli, futbolcuların tamamına yakın bölümü yabancı olan futbol ligimizde maç önlerinde İstiklal Marşımızın okunmasına ve devşirme sporcuları ellerine Türk bayrağıvererek atletizm olimpiyatlarına sürmeye, olası şampiyonlukta da hamasi duygularla 'Türkiye/Türkiye' sloganları atılmasına hep uzak kaldım, zira bunu trajikomik buldum.

Elden ve gözden düşmüş yabancı futbolcular para, devşirme sporcular da asgari ücret ve kirasını vermeyeceği tek göz odada yaşamak için Türkiye'ye davet edilir.Bu yabancı sevdası da ülkemizi sporda hiçbir yere getirmemiştir.

9 Eylül Gazetesi yazarı Nüvit Tokdemir,17 Ekim tarihli yazısında son dönemdeTürk sporunda sağlanan başarılara dikkati çekmiş ve artık sporun yalnız futbol olmadığını vurgulamış. Deneyimli spor yazarı Tokdemir, Jimnastik, kadınlar boks ve halterde dünya şampiyonalarından altın, gümüş ve bronz madalyalarla dönen gençlerimizİbrahim Çolak, Ahmet Önder, Ferhat Arıcan, Nazlı Savranbaşı, Busenaz Sürmeneli, Elif Günerive Şaziye Erdoğan ile voleybol, basketbol, tekvando ve judoda madalyalar alan kadın sporcular için övgü dolu sözler söylemiş.

'Onlar umudumuz, Onlar geleceğimizin güvencesi gençler. Onlar sporumuzun yüz akı. Hepsi pırıl pırıl gençler. Yürekli, sporun salt futbol olmadığını gösteren, çalışarak, özgüvenleriyle madalyaya uzanan,gözbebeklerindeki ışıkla spor geleceğimizi aydınlatan sporcular. Merhaba çocuklar. Hoş geldiniz' diye yazmış.

Evet, Hoş geldiniz gençler.

Sizlere inanıyoruz.

İNSANLIK ONURU

4 Nisan 1968. Nobel ödüllü insan hakları savunucusu Martin Luther King öldürülüyor. Vietnam ABD işgali altındadır. Bu kargaşa altında 16 Ekim 1968 tarihinde MexicoOlimpiyatları yapılmaktadır.

200 metre atletizm yarışlarında ABD'li siyahi atletler Tommy Smith ve John Carlos birinci ve üçüncü, Avustralyalı Peter Norman da ikinci olur. Madalyalarını almak için kürsüye çıkan iki siyahi atletin ayakları çıplaktır. Amerikalı siyahların yoksulluğu protesto edilmektedir. Ellerindeki siyah eldivenler ise siyahi gücü temsil etmektedir.Smith siyah bir boyun bağı taşımakta, siyahların gururunu sembolize etmektedir.Her üç atlet de aynı armayı taşır göğüslerinde o gün. 'Irkçılığa karşı İnsan Hakları için Olimpiyat Projesi Hareketi (OPHR)' arması.

Gazeteler o gün John Carlos'un şu ifadelerine yer veriyordu;'Yaşamın bir başı bir de sonu var. Önemli olan bu aralıkta bir şeyleri değiştirmek için yapacaklarınızın bedelini ödemeye hazır olup olmamanız!'

Milyonlar protestoyu izledi. ABD ayağa kalktı, atletler Olimpiyat Köyü'nden kovuldu.

Atletizmden yasaklandılar. Bir beyaz olan Peter Norman'ın başına gelenler ise oldukça dramatikti. Avustralya'da 'istenmeyen adam' ilan edilmişti. Ailesi, kendisini terk etmişti. 1972'deki olimpiyatlara katılma hakkını kazansa da götürülmemişti.

Günün birinde kalp krizi geçirdi ve hayata veda etti. Tabutunu taşıyanlar arasındaysa o siyahi atletler vardı; Smith ve Carlos. Yıllar boyunca görüşmüşler ve son yolculuğa da beraber uğurlamışlardı. Norman'ın 1968 yılındaki 200 metrelik rekoru hala kırılamadı.

Bugün bu üç adamı cezalandıran sistemden hiçbir isim aklımızda yokken, Smith, Carlos ve Norman adları Olimpiyat tarihinin insan hakları sayfasında altın harflerle yer almaktadır.