Bazı şeyleri boş boş yapıyoruz. Boş boş yazıp çiziyor, boş yere süsleniyor, boş boş bakıyoruz. Boşluk hissi dediğimiz şey bu mudur? Boş yere yaşanan ilişkilerin, anlamsız tutkuların, bitmesine sevindiğin heyecanların sebebi boş yere olması mıdır? Sonrasında iz bırakmamışsa yaşanmamış bile sayılabilir boşu boşuna yaşanan bir ilişki. Ya da boş yere yaptığın bir resim. Yapmış olmanla yapmamış olman arasında fark yoktur.

Nedir bu olmayan fark?

Gereksiz oluşu. Bir gerek olmadan öylesine, boş yere yapılmıştır. Rastgele ve yapmış olmak için yapılmıştır.

Ancak bunları yapmanın tek olumlu yanı vardır; O da öğrenmek. Öğrenmek için boş boş yapmak gerekir bir şeyleri. Bazen boş insanlarla konuşmalı, boş ilişkiler yaşamalı, boş yere yaşamalı, boş boş bakmalı, boş boş konuşmalıyız.

Bu boşluk sonucunda boşu boşuna gereksiz ilişkiler yaşamamayı, boş yere koşmamayı, bazı şeyler için boş yere uğraşmamayı öğreniriz. Çünkü boşluğun karşılığı doluluktur. Boşluk, dolu kısımların ne kadar değerli olduğunun göstergesidir.

Bu boşlukları planlayabilirsek yaşadığımız dolulukları daha çok sindirerek yaşayabiliriz. Önemli olanlara daha çok dikkat edip kıymetlendirebiliriz. Boşluktan yorulup hayatımıza boş yere girdiğini düşündüğümüz insanların yerine öğrenilmiş duygularla daha güvenli birliktelikler yaşayabiliriz. Boş yere yaptığımız ve üzerini kapatma ihtiyacı duyduğumuz tablolar, parçalamak istediğimiz heykeller, karaladığımız yazılar, meşgule düşürdüğümüz telefonlar, görmemezlikten gelmeye çalıştığımız hatalarımız ya da başkalarının hataları... Bunların hepsi öğrenilmişlik barındırır. Önemli olanları öğrenmemizi sağlar. Bu hayat... Ve hayat doluluk ile boşluk orantılı olduğu zaman güzel. Tıpkı sanat eserleri gibi...

Yaşayanla yaşamayanın bir olmadığı gibi herkesin hayatındaki 'boş' ve 'dolu' da aynı değildir ve bu sanatçının da eserine yansır. Kadim kurallar ve öğrenilmiş bilgilerin yanı sıra sanatçının kendinden kattıkları kendi yaşanmışlıklarıdır.

Bir heykeldeki boşluk ve doluluk oranı sanatçının önemsediği unsurun öne çıkmasındaki en önemli faktördür. Bir resimde boşluk çok fazla ise sanatçının göstermek istenen hedef o derecede dikkat çekicidir. Bir kitapta doğa tasvirleri ne kadar çok ve güzelse kahramanın karakteri o derecede dikkat çekicidir. Ya da tam tersi olur, dikkat çekmek istemez ancak yaşadıklarını da yadsıyamaz sanatçı.

Seyircinin hissettiği de kendi hayatındaki 'boş' ve 'dolu' orantısına göre değişmektedir. Bazen detaylarda bulduğu eğlenceli bir keşif ile heyecanlanır. Bazen gözünün içine sokulmuş gibi hisseder.

Bu boşluk ve doluluk oranı hayatın her yerinde var, olması gerekiyor. Öğreniyoruz!

'Boş' olanlara üzülmektense 'dolu' olanlara sevinmeniz ve her 'an'ınızın kıymetini bilmeniz dileği ile...